deneme bonusu grandpashabet güncel adres betpark süperbetin giriş betebet bets10 Matadorbet vdcasino tipobet giriş onwin giriş deneme bonusu veren siteler 2023 giriş onwin grandpashabet grandpashabet

Suriye Türkmenleri hükümete değil devlete talip!

Isparta 05.04.2025 - 12:12, Güncelleme: 05.04.2025 - 12:12
 

Suriye Türkmenleri hükümete değil devlete talip!

Türkçede yakın çevresi tarafından takdir edilmeyen veya hak ettiği ilgi gösterilmeyenler için ‘bizim evin danası’ deyimi kullanılır.

Türkçede yakın çevresi tarafından takdir edilmeyen veya hak ettiği ilgi gösterilmeyenler için ‘bizim evin danası’ deyimi kullanılır.  Bu deyimin tam söylenişi ‘Evin danası öküz olmaz’ veya ‘Kapının danası öküz olmaz’ ya da ‘Ev danası tosun olmaz’ şeklindedir. Çocuk ne kadar büyürse büyüsün   anne ve babasının nazarında hep küçük çocuklarıdır.  O nedenle “Bizim evin danası" deyimi, kendisi değerli veya güçlü olan bir kişinin aile ya da çevre içinde yeterince değer görmemesi durumunu anlatmak için kullanılabilir. Bu durumda, kişi dışarıda ya da genel anlamda ne kadar önemli olursa olsun ancak kendi ailesi veya çevresindeki insanlar tarafından gerektiği şekilde takdir edilmez ya da önemsenmez. Bu deyim ilk bakışta Ankara'nın Suriye Türkmenlerine yaklaşımını ifade ediyor gibi   gelebilir. Farsça Dânâ bilgili, bilen, bilgiç malûmatlı, âlim gibi   anlamları olan bir kelimedir.  Ancak günümüz Türkçesinde dana; ineğin sütten kesildikten sonra bir yaşına kadar olan yavrusuna denilmektedir. Bu annesine ihtiyaç duymadan yaşamını devam ettirebilecek yetişkinliği de ifade etmektedir.  Arap’ın yüzü Şam’ın şekerine mi tercih ediliyor? Suriye Arap Cumhuriyeti Kabinesi, 29.03.2025 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet Şara tarafından açıklandı. Başbakanlık makamına atama yapılmadı. Bakanlar Kurulu’na Cumhurbaşkanı başkanlık edecek. Önceki geçiş hükümetinde Türkmenlere bakanlık verilmemişti, maalesef yeni açıklanan kabinede de sarfınazar edildiler.  Başka bir bahara kaldı. Esad rejiminin yıkılmasından sonra Suriye’deki yönetim yapısı yeniden şekillendi. Eski HTŞ lideri Ahmet El Şara'nın hükümeti, yeni siyasi ortamda etnik ve mezhebi temsilin sihirli formülünü arıyor.  Şimdiye kadar buldukları söylenemez.  Adı üstünde Suriye Arap Cumhuriyeti.  Suriye'nin ikinci en büyük etnik toplumu Türkmenler olmasına rağmen hem muhalefet hem de hükümetin içindeki güç dengelerinde halâ belirleyici bir unsur profili çizmiyorlar/çizemiyorlar. Türkmenlere bakanlık verilmemesi bu grubun hükümet nezdindeki politik etkilerinin henüz tam anlamıyla idrak edilmemiş olmasıyla alâkalı. Ahmet El Şara ve hükümetine çizilen rota kapsamında Türkiye'ye entegre bir Suriye görüntüsünün uluslararası baskılara yol açabileceği endişesi baskın. Ankara; Türkmenlerle içli dışlı bir imaj vermekten özellikle kaçınıyor gibi. Bu, Türkiye’deki müesses nizamın Türkmenleri dışladığı ve unuttuğu anlamına gelmez. İç savaş sırasında Türkmenler; El Kaide /IŞİD türevi muhalif silahlı gruplarla, ABD destekli PKK/PYD/YPG unsurlarıyla ve İran'ın sahaya sürdüğü paramiliter güçler ve Baas rejiminin milis kuvvetleriyle ve tatbiki Rus ordusu ile kahramanca mücadele ettiler. Tüm bu kavga hiç şüphesiz   öncelikle kendi milli mevcudiyetlerini korumak ve Türkiye'nin sınır güvenliğine yönelik tehditleri ber taraf etmek içindi.  Bu nedenle, iç savaşın yarattığı bölünmeler, Türkmenlerin hükümetteki temsili konusunda engeller yaratmış gözüküyor.  Ankara Türkmenlere Bakanlık verilmesi için neden Şam’a doğrudan baskı yapmadı? Derler ya bir dokun bin ah işit. Bu meselede öyle. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) Müşaviri Uzm. Sosyolog İsmail Mansur Özdemir’in ifade ettiği gibi, Türkmenler Suriye’nin tamamlayıcısı bir ana toplumdur, azınlık toplumu değildir. İran ve Rusya'nın Suriye'yi terk etmesinde ve Baas rejiminin yıkılmasındaki süreçte en büyük bedel ödeyen toplumudur. Zafer, Türkmenlerin sırtında yükselmiştir. Askerî vazifelerini sürdürseler de kabine ‘de yer verilmemiştir. Onlar ki, vatan şairi Namık Kemal’in “Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin / Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten” dizelerini   kanlarıyla bu coğrafyaya nakşettiler.   Ancak Esad rejiminin yıkılmasından sonra Türkiye, Suriye'deki yeni siyasi ortamda daha temkinli bir yaklaşım sergiliyor. Bu yaklaşımın arka planında Türkmenleri paratoner veya hedef tahtasına dönüştürmemek gibi bir duyarlılık rol oynamıştır. Ankara’nın Suriye'deki siyasi güç dengesini şekillendirirken daha geniş diplomatik ve stratejik ilişkileri göz önünde bulundurduğu söylenebilir. Türkiye'nin Suriye politikası, özellikle güvenlik ve sınır bölgeleri gibi hayati konulara yoğunlaşmış durumda. Türkmenlerin hükümette temsil edilmesi, Türkiye için önemli olsa da Suriye'nin yeniden inşası ve iç istikrarı konusundaki öncelikler, bu tür talepleri zaman zaman ikinci plana atmış olmalı.  Türkiye, Suriye'nin yeni yönetimiyle ilişkilerde pragmatik bir yaklaşım benimsediği ortada.  Çünkü İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı tarafından, Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 31 Aralık 2024 tarihi itibarıyla 2 milyon 901 bin 478 kişi. Bu sayı 31 Aralık 2023 tarihinde 3 milyon 214 bin 780’di. Son 1 yıl içerisinde Suriyeli sayısı 313 bin 302 kişi azalmasına karşın Türkiye halen bu yükü taşıyor. O nedenle Ankara Türkmenlerin bakanlık alması talebini doğrudan baskı olarak değil, daha uzun vadeli bir diplomatik süreç olarak ele alıyor ve   Türkmenlerin zaman içinde daha fazla siyasi temsili için diplomatik yolları tercih ediyor. Bu da anlık baskılardan çok, daha stratejik adımlar atmayı gerektiren bir süreçtir.   Türkmenler birleşmedikçe akrebin kıskacında yoğurmuş sizi kader; aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider! Türkmenlerin, Şam hükümetinde kendilerine bakanlık verilmemesine karşı tepkileri, Suriye'nin siyasi dinamikleri ve Türkmenlerin içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında, karmaşık bir mesele. Ancak, genel olarak Türkmenler, bu durumu farklı şekillerde ifade edebilirler.  Kendileri bilirler. Türkmenlerin Şam hükümetinde bakanlık verilmemesine karşı gösterdikleri tepki, daha çok diplomatik ve siyasi düzeyde oluyor. Yerel düzeyde huzursuzluk ve memnuniyetsizlik olsa da, doğrudan büyük çaplı toplumsal tepkiler veya protestolar şu ana kadar çok yaygın olmamıştır. Türkmenler, daha fazla siyasi temsil için uluslararası destek arayışını sürdürmektedirler. Türkiye Türkmen toprağı Golan tepelerinde İsrail işgaline son verir mi? Bence bu, yeni Suriye'nin asli unsuru Türkmenlerin gerçek güçlerinin perdelenmesiyle ilgili. Sanki Türkmen kamuflajı, Ankara'nın bir tasarrufu. Bunun nedenleri üzerine kafa yormak lazım. Ankara’nın sadece sınır bölgesinde değil Suriye’nin daha iç kesimlerinde askeri üsler kurma faaliyetleri, klasik dini kaynaklarda yer alan Armageddon’a Melhâme-i Kübra yani en büyük savaşa hazırlık kapsamında değerlendirilebilir. Bu İsrail'in sonu olacaktır. Zaten İsrail Türkiye'yi kışkırtmak için siyaseten ve askerî açıdan elinden geleni fazlasıyla yapıyor. İsrail’in bu kadar pervasız davranması, The World Jewish Congress/Dünya Yahudi Kongresi, Amerikan Israil Public Affairs Committee AİPAC/Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi, Yahudi Cemaati'nin küresel sesi B'nai B'rith/İttifak Evlatları gibi Yahudi lobi örgütleriyle ABD’li Siyonist Evanjeliklere aşırı güvenmesinden. Oysa Siyonizm’e Hıristiyan desteği sunmayı dini bir itikat ve dini bir vecibe kabul eden Evanjeliklerin seçilmesine büyük katkı sundukları ABD Başkanı Donald Trump; pragmatist ve  oportünist bir lider. Küresel Yahudilikle ilgisi bu çerçevede.  İsrail, teokratik temelli seküler bir devlet. Kurumsal işleyiş Siyonist İsrail’in emrinde odluğu küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda sözde katı dini kurallar ekseninde gerçekleştiriliyor. İsrail'in öncelikli misyonu emrinde olduğu global   sermayenin menfaatlerini kollamak. Emperyalizmin Ortadoğu bekçiliğini yapmak. Diğer misyonu ise Tevrat kaynaklı Arz-ı Mev'ud/Vaat edilmiş Topraklar ’da İsrailoğullarının hakimiyetini tesis etmek. Güçlü olan haklıdır politikasını benimseyen İsrail, gönüllü kölelik misyonunu gizlemeye gerek bile duymuyor.  Siyonistlere göre Nil Nehri’nden Fırat Nehri’ne kadar olan bölge   İsrail'in tanrısı Yehova tarafından binlerce yıl evvel vaat edilmiş egemenlik alanları.  Nitekim bayrağındaki iki mavi çizgi, Nil ve Fırat’ı, ortadaki Davud yıldızı, bu topraklar üzerindeki hâkimiyet iddiasını gösteriyor. Yeni hükümet, güçlü uluslararası ittifaklar ve bölgesel dengeler üzerine inşa edilirken Türkmenlerin devre dışı bırakılması akıl kârı olamaz. Türkmenler, Suriye'deki Arap çoğunluğundan silahlı Kürt gruplardan daha farklı bir konumda. Özellikle TSK; Türkmenlerin hamisi.  Suriye Milli Ordusunun ana omurgası ve komuta kademesi Türkmenlerden müteşekkil. Anlaşılan o ki Türkmenlerin hükümette temsil edilmemesi, bir strateji. Kudüs'e giden yol Şam’dan geçer İsrail'in Suriye'deki operasyonları da Türkiye'yi çatışma içine çekmeyi hedefliyor. Nitekim Konuyorum.com editörü Hayati Esen’in ifade ettiği bir şey var.  Diyor ki; ‘İsrail Savunma Bakanı Israil Katz’ın açıklamalarına bakılırsa, Suriye’ye yönelik son hava saldırıları İsrail’in güvenlik kaygılarının bir tezahürü ve “gelecek için net bir mesaj ve uyarı” niteliğinde​. Bu mesajın muhatabı olarak doğrudan Suriye’nin yeni hükümeti işaret edilse de, asıl hedefte Ankara’nın nüfuz alanı bulunuyor. Nitekim İsrail ordusu, Esad’ın devrilmesinin hemen ardından Suriye’nin güneyinde bazı stratejik bölgeleri kontrol altına almış ve sınır hattında bir buffer zone (tampon bölge) oluşturmuş durumda​.’ Türkiye'nin her geçen gün Suriye içindeki mevzilerini tahkim ederek, muharip unsurların savaş gücünü artırması, İsraili zıvanadan çıkarıyor. Suriye’ye saldırmasının nedeni de bu.  Ancak İsrail’in Dera’yı işgal teşebbüsü ve Suriye’nin Türkiye’ye tahsis etmeyi planladığı T4 üssünü bombalaması, bardağı taşıran son damla olmuştur. Türkiye'nin tepkisi gecikmedi. Öncelikle diplomatik kanallar denendi. Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı mekanize birlikler, Humus yakınlarında kurulacak Üs'se ulaştı. Başına gelecekleri İsrail düşünsün. Ayrıca saha kaynakları Türkiye'nin Rusya'dan tedarik ettiği ettiği S-400' hava savunma sistemi bataryasının Humustaki T-4 hava üssüne konuşlandığını belirtiyor.  Bundan sonra tufan Türkiye, Humus kırsalındaki T4 üssünde konumlanma sürecini başlattı. Bu kapsamda Türkiye, T4 üssüne hava desteği sağlamak amacıyla hava savunma sistemi konuşlandıracak. Ankara'nın üsse keşif uçakları ve silahlı insansız hava araçları konuşlandırması plan dahilinde. Ankara ayrıca, üssün içinde ve çevresinde çok katmanlı bir hava savunma sistemi kuruyor. T4 hava savunma sistemi kısa, orta ve uzun menzilli hava savunma kabiliyetine sahip olacak. Üs, Türkiye'nin bölge genelinde hava kontrolünü sağlamasına yardımcı olacak. T4 üssü Türkiye'nin IŞİD'le mücadele çabalarına destek sağlayacak. Hava savunma sistemleri ve insansız hava araçlarının varlığı, yakın bir zamanda İsrail'in hava saldırılarının önüne geçecektir.  Askeri strateji uzmanlarına göre Türkiye veya Suriye yönetimi İsrail'i vurmayı düşünüyorsa en iyi silah, birkaç ay içinde Türk ordusunun hizmetine girecek olan ANKA-3 hayalet insansız hava aracı olacaktır. ANKA-3 İnsansız hava aracı teknolojilerindeki kabiliyetlerimizi daha ileriye taşıyor. Yaklaşık 7 ton kalkış ağırlığına sahip ANKA III 40.000 feet irtifada görev yapabiliyor. 0.7 Mach sürate ulaşabiliyor ve 10 saat havada kalabiliyor.  TSK envanterinde daha buna benzemez neler var neler? İsrail savunma sistemleri ANKA-3’ü 100 kilometre mesafeden da çünkü ANKA-3 seyir ve seyir füzelerini fırlatmak için hedefine yaklaşmasına gerek yok ve F-35 savaş uçağı da onu 50 kilometreden başka bir mesafede tespit edip havada vuramıyor, çünkü radar izi sıfıra yakın. İman varsa imkân vardır. Biz Türk, onlar hepsi! Vız gelir tırıs gider.   Ömür Çelikdönmez / ENP  Gerekçeli Kaynakça https://www.bnaibrith.org/ https://www.fotw.info/flags/il.html#col https://www.worldjewishcongress.org/en https://www.facebook.com/share/1A4w2SouHn/ https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/ https://docquery.fec.gov/cgi-bin/fecimg/?C00797670 https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/0304202511 https://www.newyorker.com/magazine/2014/09/01/friends-israel https://www.tusas.com/urunler/iha/operatif-stratejik-iha-sistemleri/anka-III https://www.fokusplus.com/odak/son-savas-armageddon-plani-israil-duracak-mi https://x.com/Abdurrazzakildi/status/1907559086155047125?t=6aIYIdgzt7VRhiVrz-Dung&s=19 https://x.com/Abdurrazzakildi/status/1907803785180623310?t=xjs_cIqeIl3wUhyqZYlbDQ&s=19 https://www.konuyorum.com/2025/04/03/israilin-dolayli-diplomasiyle-turkiyeyi-suriyede-provokasyonu-ve-batiya-etkileri/.html
Türkçede yakın çevresi tarafından takdir edilmeyen veya hak ettiği ilgi gösterilmeyenler için ‘bizim evin danası’ deyimi kullanılır.

Türkçede yakın çevresi tarafından takdir edilmeyen veya hak ettiği ilgi gösterilmeyenler için ‘bizim evin danası’ deyimi kullanılır.  Bu deyimin tam söylenişi ‘Evin danası öküz olmaz’ veya ‘Kapının danası öküz olmaz’ ya da ‘Ev danası tosun olmaz’ şeklindedir. Çocuk ne kadar büyürse büyüsün   anne ve babasının nazarında hep küçük çocuklarıdır. 

O nedenle “Bizim evin danası" deyimi, kendisi değerli veya güçlü olan bir kişinin aile ya da çevre içinde yeterince değer görmemesi durumunu anlatmak için kullanılabilir. Bu durumda, kişi dışarıda ya da genel anlamda ne kadar önemli olursa olsun ancak kendi ailesi veya çevresindeki insanlar tarafından gerektiği şekilde takdir edilmez ya da önemsenmez.

Bu deyim ilk bakışta Ankara'nın Suriye Türkmenlerine yaklaşımını ifade ediyor gibi   gelebilir. Farsça Dânâ bilgili, bilen, bilgiç malûmatlı, âlim gibi   anlamları olan bir kelimedir.  Ancak günümüz Türkçesinde dana; ineğin sütten kesildikten sonra bir yaşına kadar olan yavrusuna denilmektedir. Bu annesine ihtiyaç duymadan yaşamını devam ettirebilecek yetişkinliği de ifade etmektedir.

 Arap’ın yüzü Şam’ın şekerine mi tercih ediliyor?

Suriye Arap Cumhuriyeti Kabinesi, 29.03.2025 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet Şara tarafından açıklandı. Başbakanlık makamına atama yapılmadı.

Bakanlar Kurulu’na Cumhurbaşkanı başkanlık edecek. Önceki geçiş hükümetinde Türkmenlere bakanlık verilmemişti, maalesef yeni açıklanan kabinede de sarfınazar edildiler.  Başka bir bahara kaldı.

Esad rejiminin yıkılmasından sonra Suriye’deki yönetim yapısı yeniden şekillendi. Eski HTŞ lideri Ahmet El Şara'nın hükümeti, yeni siyasi ortamda etnik ve mezhebi temsilin sihirli formülünü arıyor.  Şimdiye kadar buldukları söylenemez.  Adı üstünde Suriye Arap Cumhuriyeti. 

Suriye'nin ikinci en büyük etnik toplumu Türkmenler olmasına rağmen hem muhalefet hem de hükümetin içindeki güç dengelerinde halâ belirleyici bir unsur profili çizmiyorlar/çizemiyorlar. Türkmenlere bakanlık verilmemesi bu grubun hükümet nezdindeki politik etkilerinin henüz tam anlamıyla idrak edilmemiş olmasıyla alâkalı.

Ahmet El Şara ve hükümetine çizilen rota kapsamında Türkiye'ye entegre bir Suriye görüntüsünün uluslararası baskılara yol açabileceği endişesi baskın. Ankara; Türkmenlerle içli dışlı bir imaj vermekten özellikle kaçınıyor gibi. Bu, Türkiye’deki müesses nizamın Türkmenleri dışladığı ve unuttuğu anlamına gelmez.

İç savaş sırasında Türkmenler; El Kaide /IŞİD türevi muhalif silahlı gruplarla, ABD destekli PKK/PYD/YPG unsurlarıyla ve İran'ın sahaya sürdüğü paramiliter güçler ve Baas rejiminin milis kuvvetleriyle ve tatbiki Rus ordusu ile kahramanca mücadele ettiler. Tüm bu kavga hiç şüphesiz   öncelikle kendi milli mevcudiyetlerini korumak ve Türkiye'nin sınır güvenliğine yönelik tehditleri ber taraf etmek içindi.  Bu nedenle, iç savaşın yarattığı bölünmeler, Türkmenlerin hükümetteki temsili konusunda engeller yaratmış gözüküyor. 

Ankara Türkmenlere Bakanlık verilmesi için neden Şam’a doğrudan baskı yapmadı?

Derler ya bir dokun bin ah işit. Bu meselede öyle. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) Müşaviri Uzm. Sosyolog İsmail Mansur Özdemir’in ifade ettiği gibi, Türkmenler Suriye’nin tamamlayıcısı bir ana toplumdur, azınlık toplumu değildir. İran ve Rusya'nın Suriye'yi terk etmesinde ve Baas rejiminin yıkılmasındaki süreçte en büyük bedel ödeyen toplumudur. Zafer, Türkmenlerin sırtında yükselmiştir. Askerî vazifelerini sürdürseler de kabine ‘de yer verilmemiştir.

Onlar ki, vatan şairi Namık Kemal’in “Felek her türlü esbâb-ı cefâsın toplasın gelsin / Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azîmetten” dizelerini   kanlarıyla bu coğrafyaya nakşettiler.  

Ancak Esad rejiminin yıkılmasından sonra Türkiye, Suriye'deki yeni siyasi ortamda daha temkinli bir yaklaşım sergiliyor. Bu yaklaşımın arka planında Türkmenleri paratoner veya hedef tahtasına dönüştürmemek gibi bir duyarlılık rol oynamıştır. Ankara’nın Suriye'deki siyasi güç dengesini şekillendirirken daha geniş diplomatik ve stratejik ilişkileri göz önünde bulundurduğu söylenebilir.

Türkiye'nin Suriye politikası, özellikle güvenlik ve sınır bölgeleri gibi hayati konulara yoğunlaşmış durumda. Türkmenlerin hükümette temsil edilmesi, Türkiye için önemli olsa da Suriye'nin yeniden inşası ve iç istikrarı konusundaki öncelikler, bu tür talepleri zaman zaman ikinci plana atmış olmalı.  Türkiye, Suriye'nin yeni yönetimiyle ilişkilerde pragmatik bir yaklaşım benimsediği ortada. 

Çünkü İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı tarafından, Türkiye’de kayıt altına alınmış geçici koruma statüsündeki Suriyeli sayısı 31 Aralık 2024 tarihi itibarıyla 2 milyon 901 bin 478 kişi. Bu sayı 31 Aralık 2023 tarihinde 3 milyon 214 bin 780’di. Son 1 yıl içerisinde Suriyeli sayısı 313 bin 302 kişi azalmasına karşın Türkiye halen bu yükü taşıyor.

O nedenle Ankara Türkmenlerin bakanlık alması talebini doğrudan baskı olarak değil, daha uzun vadeli bir diplomatik süreç olarak ele alıyor ve   Türkmenlerin zaman içinde daha fazla siyasi temsili için diplomatik yolları tercih ediyor. Bu da anlık baskılardan çok, daha stratejik adımlar atmayı gerektiren bir süreçtir.

 

Türkmenler birleşmedikçe akrebin kıskacında yoğurmuş sizi kader; aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

Türkmenlerin, Şam hükümetinde kendilerine bakanlık verilmemesine karşı tepkileri, Suriye'nin siyasi dinamikleri ve Türkmenlerin içinde bulunduğu durum göz önüne alındığında, karmaşık bir mesele. Ancak, genel olarak Türkmenler, bu durumu farklı şekillerde ifade edebilirler.  Kendileri bilirler.

Türkmenlerin Şam hükümetinde bakanlık verilmemesine karşı gösterdikleri tepki, daha çok diplomatik ve siyasi düzeyde oluyor. Yerel düzeyde huzursuzluk ve memnuniyetsizlik olsa da, doğrudan büyük çaplı toplumsal tepkiler veya protestolar şu ana kadar çok yaygın olmamıştır. Türkmenler, daha fazla siyasi temsil için uluslararası destek arayışını sürdürmektedirler.

Türkiye Türkmen toprağı Golan tepelerinde İsrail işgaline son verir mi?

Bence bu, yeni Suriye'nin asli unsuru Türkmenlerin gerçek güçlerinin perdelenmesiyle ilgili. Sanki Türkmen kamuflajı, Ankara'nın bir tasarrufu. Bunun nedenleri üzerine kafa yormak lazım. Ankara’nın sadece sınır bölgesinde değil Suriye’nin daha iç kesimlerinde askeri üsler kurma faaliyetleri, klasik dini kaynaklarda yer alan Armageddon’a Melhâme-i Kübra yani en büyük savaşa hazırlık kapsamında değerlendirilebilir.

Bu İsrail'in sonu olacaktır. Zaten İsrail Türkiye'yi kışkırtmak için siyaseten ve askerî açıdan elinden geleni fazlasıyla yapıyor. İsrail’in bu kadar pervasız davranması, The World Jewish Congress/Dünya Yahudi Kongresi, Amerikan Israil Public Affairs Committee AİPAC/Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi, Yahudi Cemaati'nin küresel sesi B'nai B'rith/İttifak Evlatları gibi Yahudi lobi örgütleriyle ABD’li Siyonist Evanjeliklere aşırı güvenmesinden. Oysa Siyonizm’e Hıristiyan desteği sunmayı dini bir itikat ve dini bir vecibe kabul eden Evanjeliklerin seçilmesine büyük katkı sundukları ABD Başkanı Donald Trump; pragmatist ve  oportünist bir lider. Küresel Yahudilikle ilgisi bu çerçevede. 

İsrail, teokratik temelli seküler bir devlet. Kurumsal işleyiş Siyonist İsrail’in emrinde odluğu küresel sermayenin çıkarları doğrultusunda sözde katı dini kurallar ekseninde gerçekleştiriliyor. İsrail'in öncelikli misyonu emrinde olduğu global   sermayenin menfaatlerini kollamak. Emperyalizmin Ortadoğu bekçiliğini yapmak. Diğer misyonu ise Tevrat kaynaklı Arz-ı Mev'ud/Vaat edilmiş Topraklar ’da İsrailoğullarının hakimiyetini tesis etmek.

Güçlü olan haklıdır politikasını benimseyen İsrail, gönüllü kölelik misyonunu gizlemeye gerek bile duymuyor.  Siyonistlere göre Nil Nehri’nden Fırat Nehri’ne kadar olan bölge   İsrail'in tanrısı Yehova tarafından binlerce yıl evvel vaat edilmiş egemenlik alanları.  Nitekim bayrağındaki iki mavi çizgi, Nil ve Fırat’ı, ortadaki Davud yıldızı, bu topraklar üzerindeki hâkimiyet iddiasını gösteriyor.

Yeni hükümet, güçlü uluslararası ittifaklar ve bölgesel dengeler üzerine inşa edilirken Türkmenlerin devre dışı bırakılması akıl kârı olamaz. Türkmenler, Suriye'deki Arap çoğunluğundan silahlı Kürt gruplardan daha farklı bir konumda. Özellikle TSK; Türkmenlerin hamisi.  Suriye Milli Ordusunun ana omurgası ve komuta kademesi Türkmenlerden müteşekkil. Anlaşılan o ki Türkmenlerin hükümette temsil edilmemesi, bir strateji.

Kudüs'e giden yol Şam’dan geçer

İsrail'in Suriye'deki operasyonları da Türkiye'yi çatışma içine çekmeyi hedefliyor. Nitekim Konuyorum.com editörü Hayati Esen’in ifade ettiği bir şey var.  Diyor ki; ‘İsrail Savunma Bakanı Israil Katz’ın açıklamalarına bakılırsa, Suriye’ye yönelik son hava saldırıları İsrail’in güvenlik kaygılarının bir tezahürü ve “gelecek için net bir mesaj ve uyarı” niteliğinde​. Bu mesajın muhatabı olarak doğrudan Suriye’nin yeni hükümeti işaret edilse de, asıl hedefte Ankara’nın nüfuz alanı bulunuyor. Nitekim İsrail ordusu, Esad’ın devrilmesinin hemen ardından Suriye’nin güneyinde bazı stratejik bölgeleri kontrol altına almış ve sınır hattında bir buffer zone (tampon bölge) oluşturmuş durumda​.’

Türkiye'nin her geçen gün Suriye içindeki mevzilerini tahkim ederek, muharip unsurların savaş gücünü artırması, İsraili zıvanadan çıkarıyor. Suriye’ye saldırmasının nedeni de bu.  Ancak İsrail’in Dera’yı işgal teşebbüsü ve Suriye’nin Türkiye’ye tahsis etmeyi planladığı T4 üssünü bombalaması, bardağı taşıran son damla olmuştur.

Türkiye'nin tepkisi gecikmedi. Öncelikle diplomatik kanallar denendi. Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı mekanize birlikler, Humus yakınlarında kurulacak Üs'se ulaştı. Başına gelecekleri İsrail düşünsün. Ayrıca saha kaynakları Türkiye'nin Rusya'dan tedarik ettiği ettiği S-400' hava savunma sistemi bataryasının Humustaki T-4 hava üssüne konuşlandığını belirtiyor.

 Bundan sonra tufan

Türkiye, Humus kırsalındaki T4 üssünde konumlanma sürecini başlattı. Bu kapsamda Türkiye, T4 üssüne hava desteği sağlamak amacıyla hava savunma sistemi konuşlandıracak. Ankara'nın üsse keşif uçakları ve silahlı insansız hava araçları konuşlandırması plan dahilinde. Ankara ayrıca, üssün içinde ve çevresinde çok katmanlı bir hava savunma sistemi kuruyor.

T4 hava savunma sistemi kısa, orta ve uzun menzilli hava savunma kabiliyetine sahip olacak. Üs, Türkiye'nin bölge genelinde hava kontrolünü sağlamasına yardımcı olacak. T4 üssü Türkiye'nin IŞİD'le mücadele çabalarına destek sağlayacak. Hava savunma sistemleri ve insansız hava araçlarının varlığı, yakın bir zamanda İsrail'in hava saldırılarının önüne geçecektir. 

Askeri strateji uzmanlarına göre Türkiye veya Suriye yönetimi İsrail'i vurmayı düşünüyorsa en iyi silah, birkaç ay içinde Türk ordusunun hizmetine girecek olan ANKA-3 hayalet insansız hava aracı olacaktır.

ANKA-3 İnsansız hava aracı teknolojilerindeki kabiliyetlerimizi daha ileriye taşıyor. Yaklaşık 7 ton kalkış ağırlığına sahip ANKA III 40.000 feet irtifada görev yapabiliyor. 0.7 Mach sürate ulaşabiliyor ve 10 saat havada kalabiliyor.  TSK envanterinde daha buna benzemez neler var neler?

İsrail savunma sistemleri ANKA-3’ü 100 kilometre mesafeden da çünkü ANKA-3 seyir ve seyir füzelerini fırlatmak için hedefine yaklaşmasına gerek yok ve F-35 savaş uçağı da onu 50 kilometreden başka bir mesafede tespit edip havada vuramıyor, çünkü radar izi sıfıra yakın.

İman varsa imkân vardır. Biz Türk, onlar hepsi! Vız gelir tırıs gider.

 

Ömür Çelikdönmez / ENP

 Gerekçeli Kaynakça

https://www.bnaibrith.org/

https://www.fotw.info/flags/il.html#col

https://www.worldjewishcongress.org/en

https://www.facebook.com/share/1A4w2SouHn/

https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/

https://docquery.fec.gov/cgi-bin/fecimg/?C00797670

https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/0304202511

https://www.newyorker.com/magazine/2014/09/01/friends-israel

https://www.tusas.com/urunler/iha/operatif-stratejik-iha-sistemleri/anka-III

https://www.fokusplus.com/odak/son-savas-armageddon-plani-israil-duracak-mi

https://x.com/Abdurrazzakildi/status/1907559086155047125?t=6aIYIdgzt7VRhiVrz-Dung&s=19

https://x.com/Abdurrazzakildi/status/1907803785180623310?t=xjs_cIqeIl3wUhyqZYlbDQ&s=19

https://www.konuyorum.com/2025/04/03/israilin-dolayli-diplomasiyle-turkiyeyi-suriyede-provokasyonu-ve-batiya-etkileri/.html

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kureselakdeniz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.