Kamuyu zarara uğratan, yolsuzluk yapan rüşvet alan bürokratların malları müsadere edilsin!
Kamuyu zarara uğratan, yolsuzluk yapan rüşvet alan bürokratların malları müsadere edilsin!
Ömür Çelidönmez'in yazısı..
Ömür Çelidönmez'in yazısı..
Duraklama ve gerileme dönemlerinde Osmanlı kamu bürokrasisini ıslah etmek için yapılan çalışmalar köklü değişiklikler önerse de tefessüh eden içtimai ahlak nedeniyle muvaffak olamamıştır. Dördüncü Murat’ın zora başvuran taktikleri dahi bir işe yaramadıysa, ne kadar ümitsiz bir vakıa olduğunu siz düşünün.
Bu kapsamda 17. yüzyılda duraklama döneminde Koçi Bey tarafından IV. Murat ve İbrahim’e eleştirel tarzda raporlar sunuldu ki o döneme kadar padişaha sunulmuş ilk yazılı rapor olma özelliği taşıyordu.
Lütfi Paşa’nın Asafnâme’si ve Defterdar Sarı Mehmed Paşa’nın Nesâyihü’l-Vüzerâ ve’l-Ümerâ eseriyle aynı kategoriye girmektedir. Osmanlı padişahlarından Yavuz ve Kanuni’ye hizmet etmiş ve Kanuni’nin kız kardeşi ile evli Lütfi Paşa, 1541’de emekli olup çiftliğine çekildikten sonra, eserlerini vermeye başlamıştır. Asafnâme’de bu devirde verilen eserlerdendir.
Bu ileri görüşlü devlet adamı, eserinde, teorik öğütlerde bulunmaz, uygulaması mümkün ve yapılabilecek olan şeyleri önerir. Cemiyetin bütün sorunlarına hakim bir devlet adamı olarak, olayları tam ve eksiksiz bir şekilde değerlendirir. Sebep ve neticeler arasında bağlar kurar. Toplum zincirinin bütün halkalarının yerini, önemini ve yokluğundan doğacak tehlikeleri belirtir ve bize sunar. Bunları yaparken, geçmişten örnekler alır ve onlardan dersler çıkarır.
Günümüzde yaşananlar
21 Aralık 2013’te dönemin Başbakanı Erdoğan; Biz yola çıkarken 3Y ile mücadele dedik; yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar. Yolsuzluğa 11 yıl boyunca asla müsamaha göstermedik, göstermeyiz. sözleriyle tarihe not düşmüştü.
Nitekim zaman zaman görevi kötüye kullanma, ihaleler, kaçakçılık, kayıt dışı ekonomi, rüşvet, sahtecilik, usulsüzlük, vergi, yolsuzluk ve zimmete para geçirme suçları sabit görülen bürokratlar hakkında işlem yapıldığı görüldü. Lakin bu işlem ve cezaların yeterli olmadığı anlaşılıyor.
Türkiye acaib olduğu kadar garib bir ülke. Müslüman gibi inanılır, en kepaze günahkar gibi yaşanılır. Yüzyıllar öncesinden Ömer Hayyam bu durumu şu dizeleriyle anlatır :
“Bir elde kadeh, bir elde Kur’an; bir helâldir işimiz, bir haram.
Şu yarım yamalak dünyada. Ne tam kâfiriz ne tam Müslüman!”
Kadim dinlerde hırsızlık günah mı?
Tur Dağı’nda İsrailoğullarının peygamberi Hz. Musa’ya vahyedilen 10 Emir’den sekizincisi “Çalmayacaksın” der. Aynı emir Hristiyanlık ve Müslümanlık için de geçerlidir.
Kur’an’da bir çok ayette ve İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in sözlerinde Hırsızlık lanetlenir, yasaklanır. Mesela Maide Suresi 38. Ayette “Hırsızlık eden erkek ve hırsızlık eden kadının yaptıklarına karşılık bir ceza, Allah’tan bir ibret olarak ellerini kesin. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.” denilir.
İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in Hırsızlıkla ilgili bir kaç sözünü örnek olsun diye alıntılayayım: Enes (b. Mâlik) tarafından nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Kim (bir malı) yağmalarsa bizden değildir.”
Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “…Kim bir karış (bile olsa) toprak çalarsa, kıyamet günü o yer, yedi kat hâlinde onun boynuna dolanır.”
İnananlar için hırsızlık hakkında hükümler vahiy kaynaklı ve Hz. Peygamberin kavli ve fiili hadislerine dayanıyor, ne bir eksik ne bir fazla. Müslüman olduğu halde kim kalkar bu hükümler beni bağlamaz derse hesabını ahiret gününde Allah’a verir.
Darul Harp Fıkhı ve hırsızlık…
Hiç düşündünüz mü? Vahye göre hırsızlık, çalmak, yasak olmasına rağmen bu kötü fiili işleyenlerin başka mazereti /gerekçesi olabilir mi? İslâm hukukunda Dar’ul Harp “İslâmî veya İslâm dışı bir yönetimin hâkimiyeti altındaki ülke” anlamında kullanılır . Buna göre bir ülkenin İslâm veya küfre nisbet bakımından niteliğinin tayin ve tesbitinde temel ölçü, yönetim ve hâkimiyettir.
Dârülharp, klasik İslâm hukuku kaynaklarında “küfür yönetiminin hâkim olduğu ülke” , “kâfir liderin emir ve idaresinin yürürlükte olduğu ülke” şeklinde tarif edilmiştir. Buna göre, dârülharp, İslâm dışı devlet ve yönetimlerin hâkimiyet alanını, faaliyet ve hukuk düzenlerinin uygulama sahasını ifade eder.
Mesela Ebû Hanife ile İmam Muhammed’e göre, gayrimüslimlerin ülkesinde (dâru’l-harp) bulunan bir Müslüman, o ülkenin vatandaşıyla faizli işlem yapabilir. O şahıs, isterse orada Müslüman olmuş ve henüz İslam ülkesine (dâru’l-İslam’a) göç etmemiş olsun. Yine Ebu Hanife ve İmam Muhammed’e göre, dâru’l-harp ahalisine, ölmüş hayvan eti ve domuz satmada ve onlarla kumar oynamada da aynı durum geçerlidir.
Benim pek aklıma yatmasa, içim almasa da geçmiş alimlerin kanaat ve kararları bu şekilde. Oysa Müslüman birey nerede olursa olsun, hangi ülkede yaşarsa yaşasın emin olunan, güvenilen dürüst ahlaklı kimsedir.
Hırsızlık, yolsuzluk fuhşuna bulaşan, rüşvet alan kim olursa olsun Allah katında olduğu kadar, yürürlükteki ceza hukukunda da mesuldür, sorumludur. Nitekim Abdullah b. Amr’ın naklettiğine göre, Resûlullah şöyle buyurmuştur: “Allah’ın lâneti, rüşvet verenin ve rüşvet alanın üzerinedir.”
Muhafazakar Demokrat Siyasal İslamcılıkta Hırsızlık algısının medya yansıması…
Tafsilata gerek yok. İktidar elitlerinin dine bakış açısı malum. Konuşmaları ve bazı icraatları din referanslı. Bu nedenle kesin inançlı kesimlerin desteğini alabiliyorlar.
O nedenle muhafakar kesimlerin ve ortalama vatandaşın iktidar elitlerinden beklentisi, dini ve milli değerlere vurgu yapıldığı kadar bu değerlerin toplumsal hayata yansıtılmasıdır.
Yolsuzluk hırsızlık ve rüşvetin önlenmesinde bir model önerisi : Müsâdere
Müsâdere, devlet tarafından hazineye irat kaydetmek veya bir süre koruma altına almak üzere ceza veya tedbir olarak bir mala el konulması tasarrufudur. Özellikle kamu görevlilerinin haksız yollarla elde ettikleri gelir veya emlâkin tamamına ya da bir kısmına devletin el koymasını ifade eder.
Uygulamada, hazine açıklarını kapatmak amacıyla kamu görevlilerinin veya sivil kişilerin mallarına el konulması da bu şekilde adlandırılmıştır.Mütâlebe, münâzara, mürâfaa ve mukāseme kelimeleri de müsâdere ile eş anlamda kullanılmıştır.
Devletin, memurların yetkilerini kötüye kullanarak kazandıkları mal varlığına, kamu açıklarını kapatma amacıyla veya belirli bir meşruiyet temeli bulunmasa da tebaanın mallarına bütünüyle veya kısmen el koymasının İslâm tarihindeki uygulamaları ve bunların siyaset ve kamu maliyesiyle ilişkisi kaynakları ile da bitti.
Müsadere Sistemi Nedir?
Bu sistem azledilen paşa veya diğer devlet görevlilerinin haksız kazanç olarak sağladığı mallarına el koyma işlemidir. Hemen hemen hırsızlık ve rüşvet gibi durumlarda paşaların mallarına el koyulmaktadır. Fakat, bu işlem her idam edilen paşaya veya her görevden alınmış bireye uygulanmamıştır.
Bu işlem genellikle ilk olarak üst düzey bürokrat hakkında derin araştırmalara gizli olarak girilmesi ile başlamaktadır. Devamında bireyin veya devlet görevlisinin haksız sağladığı parası veya malı tespit edilir. Sonrasında gerekli işlemler yapılarak tüm mal ve mülkü devlet idaresine geçmesi sağlanmaktadır.
Bu sayede bireylere hem gözdağı verilmektedir hem de işlerini iyi yapmaları konusunda hırsızlık ve rüşvetten uzak durmaları gerektiği öğretilmektedir Fakat Osmanlı devletinin sonuna doğru bu uygulama oldukça çürümeye başlamıştır.
Müsadere; Osmanlı İmparatorluğu’nda devletin, haksız kazançla zengin olmuş görevlilerin mallarına istediği zaman el koyabilmesi usulüdür. 17. yüzyıldan itibaren ölen veya idam edilen yüksek dereceli memurların da mallarına el konulmaya başlanılmış fakat bu uygulama II. Mahmut tarafından kaldırılmıştır.
Devletin verdiği görevler sırasında edinilen mal varlığının kamuya ait sayılması kuralına dayanılarak birçok İslam devletinde uygulanan müsadere, Fatih Sultan Mehmet döneminden başlayarak Osmanlılarda benimsendi. Müsaderenin temel amacı önemli mevkilere yükselenlerin, öldükten sonra varislerine bir şey bırakamayacaklarını düşünmesi ve dürüst davranmalarını sağlamaktı.
Fakat daha sonra kazanç sağlamak, padişaha ve sadrazama hediye sunmak için taşra yöneticileri o bölgedeki zenginlere de müsadere uyguladı. II. Mahmut müsaderenin ancak kamu malı olduğu mahkeme kararıyla saptanan servetlere uygulanması kuralını getirdi. 1839 yılında Tanzimat’ın ilanından sonra müsadere bütünüyle kaldırıldı. Yeni Anayasa değişikliğinde yeniden vücut bulması, Türk Milleti ve Devleti’nin faydasınadır.
Son söz :
Türk halkı; 11-03-2016’da Burdur mitinginde Ziya Paşa’nın ‘Ne günlere kaldık ey gazi hünkâr \ Eşek vezir olmuş katır silahtar’ dizelerini okuyarak, yolsuzluk ve hırsızlıkla iştigal edenlere göz dağı veren Cumhurbaşkanı Erdoğan’a inanıyor ve bu hususlarda gereğini yapmasını arzu ediyor.
Yoksa aşağıdaki gibi bir tablo ortaya çıkabilir .
Devlet-i Osmani ahalide terfiyi temayuz ilim irfan ile olmaz;
Ya olacak kuvvetli iltimas,
Ya olacak madeni haz,
Ya da olacak TEN ile temas”
Seçilmiş Kaynakça
https://incil.info/kitap/Misirdan+Cikis/22
https://islamansiklopedisi.org.tr/darulharp
https://islamansiklopedisi.org.tr/musadere
https://seffaflik.org/4-10-eylul-2021-yolsuzluk-haberler
https://www.kitapyurdu.com/kitap/asafname/511245.html
https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/110320165
http://www.yasader.org/web/yasama_dergisi/2010/sayi14/59-78.pdf
https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/Maide-suresi/707/38-ayet-tefsiri
https://www.islamveihsan.com/hirsizlik-ile-ilgili-hadisler.html/amp
https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/sukru-kizilot/damat-vergisi-11262576
https://x.com/RTErdogan/status/414362468673400832?t=dy72vqIy03USxYT6sZq8Uw&s=19
http://www.edebiyatvesanatakademisi.com/divan-nesri-mesnevi-tarih/koci-bey-risaleleri-ozetleri-ve-onemi-409.aspx
https://www.dikgazete.com/yazi/edho-da-hamdi-baba-karakteri-ile-hirsizliga-ovgu-hangi-zihniyetin-marifeti-makale,3693.html-3693.html
https://www.google.com/amp/s/www.milliyet.com.tr/amp/egitim/musadere-sistemi-nedir-osmanlida-musadere-sistemi-ilk-olarak-ne-zaman-uygulanmistir-6433659
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.