Urfalı Süryanilerin kendileri gitti eserleri kaldı yadigar!
Genel
23.12.2022 - 10:13, Güncelleme:
23.12.2022 - 10:13
Urfalı Süryanilerin kendileri gitti eserleri kaldı yadigar!
Ömür Çelikdönmez'in yazısı...
Yıl 1995 olsa gerek. Tarih öğretmeni Selami Saygın ile Tunceli’den Diyarbakır’a iki günlük bir ziyaret gerçekleştirdik. Tarihi Diyarbakır Surlarının üzerinde dolaşırken bir Hristiyan Mezarlığı dikkatimizi çekti. Aşağıya inince Mezarlığı bulduk. Mezarlık iki ayrı bölümden oluşuyordu. Bir tarafı Ermeni bir tarafı Süryani. Mezarlık bekçisine sorunca bize Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi’nden söz etti. Sora sora bulduk. Tarihi bir evin kapısındaki zile bastık. Yaşlı, beyaz yaşmaklı, nur yüzylü yaşlı bir teyze kapıyı açtı. Kiliseyi görmek istediğimizi söyledik. Yusuf Efendi size yardımcı olsun dedi. Bizi şaşırtan yaşlı teyzenin çok düzgün anlaşılır neredeyse İstanbul Türkçesi ile konuşması olmuştu.
Yusuf Efendi, başında siyah bir namaz takkesi ve kısa sakalı ile dikkatimizi çekti. Dışarıda görseniz cami cemaatinden birisi sanırsınız. Mihrap tarafında büyük bir rahle üzerinde kitaptaki harfleri görünce, Arapçaya ne kadar çok benziyor demiştim. Yusuf Efendi, hayır o Süryanice, Araplar harfleri bizden aldılar demişti. Yusuf Akbulut’un Sur’daki terör olayları sonrasında, kiliseden ayrılmadığını, 2021’de emekli olduğunu ve Mardin Midyat’a yerleştiğini basından takip etmiştim.
Mezopotamya’nın Kadim Halkı Süryaniler
Süryaniler Mezopotamyalı ve Yahudiler ve Araplar gibi Sami kökenli, kökenleri bugünkü Irak, İran, Türkiye ve Suriye'de bulunan, ancak geçtiğimiz yüzyılda Kafkasya, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa'ya göç etmiş bir etnik grup. Kendilerini "Asurlu", "Arami", veya "Keldani" olarak isimlendirirler. Hristiyanlık öncesi Süryaniler, putperesttirler ve kökenleri Aramilerden gelmektedir. Aramiler, Süryani ismini Hristiyanlığı kabullerinden sonra kendilerini putperest ırkdaşlarından ayırmak için kullanmışlardır.
Süryaniler için Tur Abdin bölgesi ayrı bir anlam taşır. Mardin, Midyat,Batman, Cizre ve Nusaybin arasında kalan bu bölgenin ismi, Tur Abdin ise 'Tanrı'ya iman edenlerin dağı' anlamına gelir ve bu bölge Süryaniler için kutsal olarak görülür.
Çocuklara genellikle Ashur, Sargon, Shamiram, Nineveh, Ninos, Nimrod, vb. gibi Hıristiyan veya Asurca isimler verilir. Vaftiz ve İlk Komünyon, Yahudilikte Bris ve B'nai Mitzvah'ın nasıl olduğuna benzer şekilde yoğun bir şekilde kutlanan olaylardır. Bir Asurlu kişi gömüldükten üç gün sonra öldüğünde, insanlar o kişinin (İsa'nın yaptığı gibi) göğe yükselişini kutlamak için toplanırlar. Yedi gün sonra, ölümlerini anmak için tekrar toplanırlar. Yakın bir aile üyesi, saygı göstergesi olarak kırk gün veya bir yıl boyunca sadece siyah giysiler giyer..
Urfa'da 1861 yılında yapılan ve Süryanilere ait kentteki tek kilise olan Ellisekiz Meydanı'nda bulunan Aziz Petrus ve Aziz Paulus Kilisesi/Reji Kilisesi, restore edildikten sonra Eyyübiye Belediyesi'ne bağlı kültür merkezi ve Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı olarak kullanılmaya başlandı. Kilisenin kitabesinde yer alan bilgilere göre, 1861 yılında Patrik II.Yakup ve Metropolit Aziz Gregorius döneminde Süryaniler tarafından yapılan kilise, İsa’nın iki havarisinin anısına inşa edildiğinden onların ismini taşıyor.
Süryani yardım kuruluşu Mor Afrem Vakfı, Mor Gabriel Vakfı, Urfa Mor Afrem Urfa Kilisesi, Eyyüp Badem’in pastörlüğünde faaliyet gösteriyor. Urfa’da misyonerlik yaptıkları iddia edilen Güney Koreli gruba tepki gösteren Eyyüb Badem, misyonerlik çalışması yapmadıklarını belirtmişti. Ancak kendisinin etnik kökeni hakkında net bir bilgi yok. Yahudi, Ermeni veya Süryani mi? bilinmiyor.
Süryaniler, dünya mirası sayılan birçok şehrin ve özellikle Doğu Anadolu'daki Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin kurucuları olarak bilinirler. Urfa’nın çok eski tarihlerden bu yana sürdürdüğü Hıristiyanlık mirasının ilk ve başlıca temsilcileri Süryaniler olmuştur. Osmanlı döneminde Urfa’da çok az sayıda Süryani bulunuyordu. Süryani Kilisesi'nin merkezi esas olarak Urfa'dır. Şimdi bile Urfa'nın neredeyse bütün arkeolojik çalışmalarında, Süryani izlerine rastlanır. Urfa dışında Adıyaman, Botan bölgesi Hakkari, Şırnak, Siirt dolaylarında da Süryaniler yaşıyor. Türkiyede 25-30 bin arasında Süryani nüfus olduğu tahmin ediliyor.
Süryaniler Ermeni isyancılara ve Fransız işgalcilere katılmasın diyen Süryani Patriği
Mustafa Kemal Paşa ve Süryani Patriği 3. İlyas Şakir Efendi
1920’de Urfa’da Fransızlarla bazı Süryanilerin işbirliği yaptıkları yolunda söylentiler çıkınca, Süryani Patriği 3. İlyas Şakir; Urfa’da yaşayan Süryani toplumu başkanlığına şu bildirgeyi göndermiştir: “Osmanlı uyruğundan olduğumuzu unutmayınız. Ne yazık ki Urfa’daki Süryanilerin bir kısmının Fransızlar ve Ermenilerle birleşerek Türklere karşı çarpışmalara katıldıklarını üzüntü ile öğrenmiş bulunmaktayız. Bu iş patrik efendinin ve bütün Süryanilerin isteğine aykırı olduğundan kutsal değerlerimizin korunuşu ve büyüklerimizin sözlerine saygı duyarak Türkler aleyhindeki çarpışmalara katılmaktan geri durmanızı bildiririz. Ayrıca bu uğurda pek çok fedakârlıkta bulunmanızı sizlere öneririz.”
Ayrıca 1920 yılında TBMM’nin açılış törenine Patrik 3. İlyas Şakir’in de katılmış olduğu yine 1922 Şubat’ında Atatürk’ün Ankara’ya gelişinde garda onu karşılayanlar arasında Patrik 3. İlyas’ın da bulunduğu ve Atatürk’ün taltif niteliğindeki “Süryani Patriği 3. İlyas’ın Milli Mücadele yıllarında müstevlilere karşı bu yurdun evladı olarak takındığı mücadeleci tavır Milli Mücadele kahramanlarından olduğunu göstermiştir.” şeklindeki sözlerini yansıtan bilgiler bulunmaktadır.
Patrik İlyas’ın ardından 1932’de Süryani Patriği olan Efram Barsavm Süryani Patrikhanesi’ni Türkiye’den Suriye’nin Humus şehrine taşımış20 ve Süryanilerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ile ilişkileri yurtdışından resmî olarak devam etmiştir.
Nasturi cemaatinin aksine Süryani Kadimler Osmanlı Devleti’ne sadık kalmışlar ve Avrupalı devletlerin oyununa gelmemişlerdir. Süryani-Nasturiler ise verilen sözlere inanarak devlete başkaldırmışlar ve bunun olumsuz sonuçlarını da uzun yıllar yaşamak zorunda kalmışlardır. Urfa Süryanileri de daha çok Halep’e göç etti. Ve halen de orada varlıkları mevcuttur. Hatta orada bir Süryani mahallesi oluşmuştur ve bugün de hala öyle adlandırılmaktadır.
Urfa Süryani Kilisesi
Süryani cemaatinin kiliseleri içinde en önemlisi Surp Boğos Bedros Kilisesidir. Bey Kapısı denilen yerin girişi yakınlarından yeni inşa edilmiş bir yapıdır. Kilisede mucizeler gerçekleştirdiğine inanılan bir anahtar muhafaza edilir, dile geç çıkan çocukları “tedavi ettiğine” inanılır. Ayinden sonra papaz “dilsiz” çocuğu kucağına alıp mihrabın önüne götürür ve anahtarı çocuğun ağzına koyar.
Süryani Bilgesi Aziz Efraim
Surp Sarkis manastırı mezarlığında Aziz Efraim’in mezarı bulunmaktadır. 4. yüzyılın önemli ilahiyatçılarından olan Efraim Urfa doğumludur ve Hagop Mıdzpınetsi’nin [Jacob of Nisibis] öğrencisidir. Ömrünün son yıllarını, daha sonra Surp Sarkis manastırının inşa edileceği kayalıkta geçirdiği ileri sürülmektedir. Aziz Efraim, Urfa da Nemrud’un tahtı olarak bilinen “Der Yakup Manastır’ında” uzun yıllar kalarak bir çok eser yazmıştır.
Hatta onunla ilgili şu kıssa anlatılır; Aziz Efraim Urfa şehrinin girişinde şehri çevreleyen Daysan nehri yani Karakoyun deresi kenarında çamaşır yıkayan kadınları görür. Nehrin kenarında durur ve onları izlemeye başlar, kadınlardan biri başını çevirip uzun bir süre Efrem’e bakar.
Efrem, kadını sert bir şekilde azarlar “-bana bakmaya utanmıyor musun? Yere bakman gerekir.” Kadın da: “-Senin yere bakman gerekir, çünkü sen topraktan yaratıldın toprağa bakacaksın, ben ise senin etinden yaratıldığım için sana bakacağım” cevabını verir. Mor Efrem kadının bilgeliğinden hayrete düşer. Hemen orayı terk edip uzaklaşır ve kendi kendine : “-Bu şehrin kadınları Eğer bu kadar büyük bir hikmet’e sahip iseler, kim bilir ki erkekleri ne kadar akıllıdır” diye düşünmeye başlar ve bu olaydan sonra Urfa şehrine yerleşir.
Bir Süryani azizi olduğundan, Süryaniler birçok kez Aziz Efraim’in mezarını Ermeni mezarlığından çıkarıp başka bir yere defnetmeyi denemişlerdir. Öyle ki Süryani bir azizin kalıntılarına sahip çıkmak isteyen Süryani cemaati ile bunu müsaade etmemekte kararlı Ermeniler arasında sık sık sorun çıkmıştır.
Urfa, Süryanilere ait Surp Boğos Bedros Kilisesinin mihrabı. Surp Asdvadzadzin Kilisesinda olduğu gibi bu mihrab da Mardiros Sevyan’ın eseridir (Kaynak: Aram Sahagyan, Tützaznagan Urfan Yev İr Hayortinerı)
Süryani dilinin Aramicenin bir lehçesi olduğunu, hatta Aramicenin Urfa lehçesi olduğunu dilbilimciler tarafından belirtiliyor. Urfa’nın Süryanice adı Urhoy. Batı dillerinde de Edessa kullanıla geldi. Urhoy’daki Osrohone kırallığını İÖ 132’de Abgarlar sülalesi kurdu. Urfa Kalesinin üzerindeki korint başlıklı iki sütun Edessa Karalı 9. MANU döneminde, M.S. 240-242 yılları arasında birer anıt sütun olarak yapılmıştır. Doğudaki sütun üzerindeki Süryanice kitabede: "Ben askeri komutan BARŞAMAŞ (Güneşin oğlu)'in oğlu AFTUHA. Bu sütunu ve üzerindeki heykeli veliaht Prens MANU kızı, kral MANU eşi, hanımefendim ve velinimetim kraliçe ŞALMETH için yaptım" yazılıdır.
Urfa’nın kendi dili. Süryanilerin Urhoy diye adlandırdıkları Urfa’da konuşulan Aramca yazıya dökülüyor. Urfa; Asur ruhbanlarının yetiştiği en büyük merkez olarak tarihe tanıklığını sürdürüyor. Bu kent Eski Ahit’in süryanice versiyonunun doğuşuna mekan olmuştu. Bu kent kadim Süryani edebiyatını doğurmuştur. Kuşkusuz bu kent bir düşünce değişiminin doğduğu ve yayıldığı bir kenttir. Süryaniler bugün, Sami dil grubunda yer alan Doğu Aramca’nın Urfa’da gelişen bir şivesini konuşuyorlar. Isa’nın da konuştuğu dilmiş bu, bununla gurur duyuyorlar. İlk Süryanice ilahileri yazan Urfalı Bardayson, felsefe, astronomi ve tarih konularında eserler vermiştir.
Günümüze çok az eseri gelebilmiş, bunların en önemlisi Nomuse d’Athravotho (Memleketlerin Kanunları) adlı eseridir. Suruçlu Mor Yakub (451-512) : Urfa okulunda yetişen Mor Yakub, 760 vezinli şiir yazmıştır. Tevrat’taki peygamber kitaplarını şiirsel bir tarzda tefsir etmiştir. Ayrıca, hayat hikâyesinde, 70 yazıcının şiirlerini kaydetmekte zorlandığı yazılıdır.
Midyatlı Süryani araştırmacı ve yazar Yakup Bilge’ye göre; Urfa’nın Süryani kültür hayatında yeri önemli. Halen kullanılan klasik Süryanice de Urfa’da konuşulan Süryanice. Urfa’da çok güçlü bir müzik üretiyor Süryani kilisesi. Hatta dördüncü yüzyılda orada bir kadınlar korosu kuruluyor. Bence Urfa’dan bu kadar çok türkücünün çıkması da o Süryani müziğinin etkisi var. Urfa’daki son Süryaniler 1924’te ayrıldı. Avrupa’ya çıkışla birlikte seküler bir edebiyat da yaratıldı, insanlar dini olmayan metinler de üretiyor Süryanice. Müzikte de aynı şekilde. İsveç, Almanya’daki düğünlerde Süryani müziği çalınıyor.
Urfalı Süryani dilbilimci ve tarihçi Abrohom Nuro (1923–2009)
Eğitimci ve modern reformcu. Edessa'da Ibrahīm Kahlajī (daha sonra adını Abrohom Nuro olarak Süryanileştirdi) olarak doğdu, ardından 1924'teki büyük Edessan göçüyle Halep'e göç etti. 1946'da Lübnan'daki St. Joseph Üniversitesi'ne katıldı ve hukuk okudu, ancak geri çekildi. hastalık nedeniyle son yıl. 1950'lerden itibaren Süryanice alanında çalışmaya, özellikle de dili öğretmeye başladı ve Kthobonoyo Süryanice'yi evde konuşma dili olarak ilk tanıtan kişi oldu (önce kız kardeşleriyle ve çok daha sonra karısıyla hayatta). Yaşadı 1964'ten 1982'ye kadar Beyrut'ta Taw Mim Simkath Okulu'nda Süryanice öğretti, 1970–71 (ve 1940'ların başlarında), Kaslik (1967–68). 1943'ten sonra Halep, Beyrut, Kamışlı ve Mor Gabriel Manastırı'nda 45'ten fazla Süryanice akşam kursu düzenledi . Daha sonra kitap biçiminde yayınlanan Suloqo adlı görsel-işitsel bir pedagojik yöntem geliştirdi . Reform önerileri arasında Süryanice'nin ayrı harflerle basılması ( al-Isṭrangiliyya al-MustaqillaKarim Shahan [Beyrut , 1967]), okullar için kısmi bir seslendirme sistemi ( bkz . Manna'nın sözlüğünün eki [2. baskı 1975]). 1967'de Syr'nin durumu hakkında bir rapor olan My Tour'u yayınladı. Ort. Kilise, aynı zamanda Joseph Assemani'den (1687-1768) Nöldeke'ye kadar Süryani bilim adamlarının resimleri açısından zengin (1836–1930). Özel kütüphanesi, 1800'ler ve 1900'lerde Orta Doğu'da yayınlanan ve çoğu G. Kiraz ve Beth Mardutho Kütüphanesi tarafından satın alınan kitaplar açısından zengindir. Yayınlanmamış çalışmaları, koleksiyonundaki Süryanice kitapların bir kontrol listesini ve taslak halindeki çeşitli çalışmaları içermektedir.
Urfalı Süryanilerin Hindistan Seferi
Her şey M.S.3.y.y. Urfa’da yaşayan ve ticaretle uğraşan Süryani Toma ile başlıyor. Toma o zamanlar Hindistan’a ticaret yapmak için gidip geliyordu. Son seferinde Urfa’dan ayrılırken yanına 325 kişiden oluşan 72 aileyi alıyor. Bu gurupta papaz ve şammaslar da vardır. Hindistan’da çok iyi karşılanırlar ve ardından da orada ilk Kiliselerini kurarlar. Şu anda Kenaniler diye anılan bu topluluk hala Hindistan’da (ki, diğer Süryaniler dâhil dışardan, içlerine kimseyi almadan kapalı bir toplum olarak) varlıklarını sürdürmektedirler.
Kenani Süryanileri, metropolitleri Severios Kuryakos’un ruhani liderliğinde doğrudan doğruya patrikliğe bağlı olarak yaşıyorlar. Fiziksel özelliklerini incelediğiniz zaman, Hint’li bir insandan daha çok Urfa’lı bir kişiye benzediklerini hemen fark ediyorsunuz. "Kenani" olarak anılmalarının iki farklı nedeni olduğu söylenmektedir. Birincisi Toma’nın soyadının Kenan olması, diğeri ise Kitabı Mukaddes’de Kenan ülkesine atfedilmesidir. Nüfusları 100.000’i bulan Kenani Süryanilerin Hindistan’da 102, Amerika’da 14, İngiltere’de 5, Körfez’de 4, İtalya’da 1, Kiliseleri vardır. Nüfusun çoğunluğu Ziraat ve serbest meslekle uğraşmakta bir kısımda devlet dairelerinde çalışmaktadır.
Ortalama %40’ı yüksek eğitim görmüş Kenani Süryanilerin Hindistan’ın farklı yerlerinde Manastırları, okulları bulunmasına rağmen varlıklı aileler genellikle çocuklarını kolejlere gönderiyorlar. Dini eğitimlerini ise manastırlarda ve Pazar okullarında alıyorlar. MS.3.y.y Hindistan’a yerleşen 72 aile bugün (nüfusu 1 milyara varan bu ülkede) toplam üç milyon kişiye ulaşmıştır. Varlıklarını da, Kenani Süryani Kilisesi ile Mafiryana bağlı Hint’li Süryani Kilisesi olarak beraberce sürdürmektedirler. Kilise kuralları, ayindeki ritüeller birbirinin aynısı olmasına rağmen birbirlerine karışmadan yaşamlarını devam ettirmektedirler.
Ömür Çelikdönmez'in yazısı...
Yıl 1995 olsa gerek. Tarih öğretmeni Selami Saygın ile Tunceli’den Diyarbakır’a iki günlük bir ziyaret gerçekleştirdik. Tarihi Diyarbakır Surlarının üzerinde dolaşırken bir Hristiyan Mezarlığı dikkatimizi çekti. Aşağıya inince Mezarlığı bulduk. Mezarlık iki ayrı bölümden oluşuyordu. Bir tarafı Ermeni bir tarafı Süryani. Mezarlık bekçisine sorunca bize Meryem Ana Süryani Kadim Kilisesi’nden söz etti. Sora sora bulduk. Tarihi bir evin kapısındaki zile bastık. Yaşlı, beyaz yaşmaklı, nur yüzylü yaşlı bir teyze kapıyı açtı. Kiliseyi görmek istediğimizi söyledik. Yusuf Efendi size yardımcı olsun dedi. Bizi şaşırtan yaşlı teyzenin çok düzgün anlaşılır neredeyse İstanbul Türkçesi ile konuşması olmuştu.
Yusuf Efendi, başında siyah bir namaz takkesi ve kısa sakalı ile dikkatimizi çekti. Dışarıda görseniz cami cemaatinden birisi sanırsınız. Mihrap tarafında büyük bir rahle üzerinde kitaptaki harfleri görünce, Arapçaya ne kadar çok benziyor demiştim. Yusuf Efendi, hayır o Süryanice, Araplar harfleri bizden aldılar demişti. Yusuf Akbulut’un Sur’daki terör olayları sonrasında, kiliseden ayrılmadığını, 2021’de emekli olduğunu ve Mardin Midyat’a yerleştiğini basından takip etmiştim.
Mezopotamya’nın Kadim Halkı Süryaniler
Süryaniler Mezopotamyalı ve Yahudiler ve Araplar gibi Sami kökenli, kökenleri bugünkü Irak, İran, Türkiye ve Suriye'de bulunan, ancak geçtiğimiz yüzyılda Kafkasya, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa'ya göç etmiş bir etnik grup. Kendilerini "Asurlu", "Arami", veya "Keldani" olarak isimlendirirler. Hristiyanlık öncesi Süryaniler, putperesttirler ve kökenleri Aramilerden gelmektedir. Aramiler, Süryani ismini Hristiyanlığı kabullerinden sonra kendilerini putperest ırkdaşlarından ayırmak için kullanmışlardır.
Süryaniler için Tur Abdin bölgesi ayrı bir anlam taşır. Mardin, Midyat,Batman, Cizre ve Nusaybin arasında kalan bu bölgenin ismi, Tur Abdin ise 'Tanrı'ya iman edenlerin dağı' anlamına gelir ve bu bölge Süryaniler için kutsal olarak görülür.
Çocuklara genellikle Ashur, Sargon, Shamiram, Nineveh, Ninos, Nimrod, vb. gibi Hıristiyan veya Asurca isimler verilir. Vaftiz ve İlk Komünyon, Yahudilikte Bris ve B'nai Mitzvah'ın nasıl olduğuna benzer şekilde yoğun bir şekilde kutlanan olaylardır. Bir Asurlu kişi gömüldükten üç gün sonra öldüğünde, insanlar o kişinin (İsa'nın yaptığı gibi) göğe yükselişini kutlamak için toplanırlar. Yedi gün sonra, ölümlerini anmak için tekrar toplanırlar. Yakın bir aile üyesi, saygı göstergesi olarak kırk gün veya bir yıl boyunca sadece siyah giysiler giyer..
Urfa'da 1861 yılında yapılan ve Süryanilere ait kentteki tek kilise olan Ellisekiz Meydanı'nda bulunan Aziz Petrus ve Aziz Paulus Kilisesi/Reji Kilisesi, restore edildikten sonra Eyyübiye Belediyesi'ne bağlı kültür merkezi ve Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı olarak kullanılmaya başlandı. Kilisenin kitabesinde yer alan bilgilere göre, 1861 yılında Patrik II.Yakup ve Metropolit Aziz Gregorius döneminde Süryaniler tarafından yapılan kilise, İsa’nın iki havarisinin anısına inşa edildiğinden onların ismini taşıyor.
Süryani yardım kuruluşu Mor Afrem Vakfı, Mor Gabriel Vakfı, Urfa Mor Afrem Urfa Kilisesi, Eyyüp Badem’in pastörlüğünde faaliyet gösteriyor. Urfa’da misyonerlik yaptıkları iddia edilen Güney Koreli gruba tepki gösteren Eyyüb Badem, misyonerlik çalışması yapmadıklarını belirtmişti. Ancak kendisinin etnik kökeni hakkında net bir bilgi yok. Yahudi, Ermeni veya Süryani mi? bilinmiyor.
Süryaniler, dünya mirası sayılan birçok şehrin ve özellikle Doğu Anadolu'daki Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin kurucuları olarak bilinirler. Urfa’nın çok eski tarihlerden bu yana sürdürdüğü Hıristiyanlık mirasının ilk ve başlıca temsilcileri Süryaniler olmuştur. Osmanlı döneminde Urfa’da çok az sayıda Süryani bulunuyordu. Süryani Kilisesi'nin merkezi esas olarak Urfa'dır. Şimdi bile Urfa'nın neredeyse bütün arkeolojik çalışmalarında, Süryani izlerine rastlanır. Urfa dışında Adıyaman, Botan bölgesi Hakkari, Şırnak, Siirt dolaylarında da Süryaniler yaşıyor. Türkiyede 25-30 bin arasında Süryani nüfus olduğu tahmin ediliyor.
Süryaniler Ermeni isyancılara ve Fransız işgalcilere katılmasın diyen Süryani Patriği
Mustafa Kemal Paşa ve Süryani Patriği 3. İlyas Şakir Efendi
1920’de Urfa’da Fransızlarla bazı Süryanilerin işbirliği yaptıkları yolunda söylentiler çıkınca, Süryani Patriği 3. İlyas Şakir; Urfa’da yaşayan Süryani toplumu başkanlığına şu bildirgeyi göndermiştir: “Osmanlı uyruğundan olduğumuzu unutmayınız. Ne yazık ki Urfa’daki Süryanilerin bir kısmının Fransızlar ve Ermenilerle birleşerek Türklere karşı çarpışmalara katıldıklarını üzüntü ile öğrenmiş bulunmaktayız. Bu iş patrik efendinin ve bütün Süryanilerin isteğine aykırı olduğundan kutsal değerlerimizin korunuşu ve büyüklerimizin sözlerine saygı duyarak Türkler aleyhindeki çarpışmalara katılmaktan geri durmanızı bildiririz. Ayrıca bu uğurda pek çok fedakârlıkta bulunmanızı sizlere öneririz.”
Ayrıca 1920 yılında TBMM’nin açılış törenine Patrik 3. İlyas Şakir’in de katılmış olduğu yine 1922 Şubat’ında Atatürk’ün Ankara’ya gelişinde garda onu karşılayanlar arasında Patrik 3. İlyas’ın da bulunduğu ve Atatürk’ün taltif niteliğindeki “Süryani Patriği 3. İlyas’ın Milli Mücadele yıllarında müstevlilere karşı bu yurdun evladı olarak takındığı mücadeleci tavır Milli Mücadele kahramanlarından olduğunu göstermiştir.” şeklindeki sözlerini yansıtan bilgiler bulunmaktadır.
Patrik İlyas’ın ardından 1932’de Süryani Patriği olan Efram Barsavm Süryani Patrikhanesi’ni Türkiye’den Suriye’nin Humus şehrine taşımış20 ve Süryanilerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal ile ilişkileri yurtdışından resmî olarak devam etmiştir.
Nasturi cemaatinin aksine Süryani Kadimler Osmanlı Devleti’ne sadık kalmışlar ve Avrupalı devletlerin oyununa gelmemişlerdir. Süryani-Nasturiler ise verilen sözlere inanarak devlete başkaldırmışlar ve bunun olumsuz sonuçlarını da uzun yıllar yaşamak zorunda kalmışlardır. Urfa Süryanileri de daha çok Halep’e göç etti. Ve halen de orada varlıkları mevcuttur. Hatta orada bir Süryani mahallesi oluşmuştur ve bugün de hala öyle adlandırılmaktadır.
Urfa Süryani Kilisesi
Süryani cemaatinin kiliseleri içinde en önemlisi Surp Boğos Bedros Kilisesidir. Bey Kapısı denilen yerin girişi yakınlarından yeni inşa edilmiş bir yapıdır. Kilisede mucizeler gerçekleştirdiğine inanılan bir anahtar muhafaza edilir, dile geç çıkan çocukları “tedavi ettiğine” inanılır. Ayinden sonra papaz “dilsiz” çocuğu kucağına alıp mihrabın önüne götürür ve anahtarı çocuğun ağzına koyar.
Süryani Bilgesi Aziz Efraim
Surp Sarkis manastırı mezarlığında Aziz Efraim’in mezarı bulunmaktadır. 4. yüzyılın önemli ilahiyatçılarından olan Efraim Urfa doğumludur ve Hagop Mıdzpınetsi’nin [Jacob of Nisibis] öğrencisidir. Ömrünün son yıllarını, daha sonra Surp Sarkis manastırının inşa edileceği kayalıkta geçirdiği ileri sürülmektedir. Aziz Efraim, Urfa da Nemrud’un tahtı olarak bilinen “Der Yakup Manastır’ında” uzun yıllar kalarak bir çok eser yazmıştır.
Hatta onunla ilgili şu kıssa anlatılır; Aziz Efraim Urfa şehrinin girişinde şehri çevreleyen Daysan nehri yani Karakoyun deresi kenarında çamaşır yıkayan kadınları görür. Nehrin kenarında durur ve onları izlemeye başlar, kadınlardan biri başını çevirip uzun bir süre Efrem’e bakar.
Efrem, kadını sert bir şekilde azarlar “-bana bakmaya utanmıyor musun? Yere bakman gerekir.” Kadın da: “-Senin yere bakman gerekir, çünkü sen topraktan yaratıldın toprağa bakacaksın, ben ise senin etinden yaratıldığım için sana bakacağım” cevabını verir. Mor Efrem kadının bilgeliğinden hayrete düşer. Hemen orayı terk edip uzaklaşır ve kendi kendine : “-Bu şehrin kadınları Eğer bu kadar büyük bir hikmet’e sahip iseler, kim bilir ki erkekleri ne kadar akıllıdır” diye düşünmeye başlar ve bu olaydan sonra Urfa şehrine yerleşir.
Bir Süryani azizi olduğundan, Süryaniler birçok kez Aziz Efraim’in mezarını Ermeni mezarlığından çıkarıp başka bir yere defnetmeyi denemişlerdir. Öyle ki Süryani bir azizin kalıntılarına sahip çıkmak isteyen Süryani cemaati ile bunu müsaade etmemekte kararlı Ermeniler arasında sık sık sorun çıkmıştır.
Urfa, Süryanilere ait Surp Boğos Bedros Kilisesinin mihrabı. Surp Asdvadzadzin Kilisesinda olduğu gibi bu mihrab da Mardiros Sevyan’ın eseridir (Kaynak: Aram Sahagyan, Tützaznagan Urfan Yev İr Hayortinerı)
Süryani dilinin Aramicenin bir lehçesi olduğunu, hatta Aramicenin Urfa lehçesi olduğunu dilbilimciler tarafından belirtiliyor. Urfa’nın Süryanice adı Urhoy. Batı dillerinde de Edessa kullanıla geldi. Urhoy’daki Osrohone kırallığını İÖ 132’de Abgarlar sülalesi kurdu. Urfa Kalesinin üzerindeki korint başlıklı iki sütun Edessa Karalı 9. MANU döneminde, M.S. 240-242 yılları arasında birer anıt sütun olarak yapılmıştır. Doğudaki sütun üzerindeki Süryanice kitabede: "Ben askeri komutan BARŞAMAŞ (Güneşin oğlu)'in oğlu AFTUHA. Bu sütunu ve üzerindeki heykeli veliaht Prens MANU kızı, kral MANU eşi, hanımefendim ve velinimetim kraliçe ŞALMETH için yaptım" yazılıdır.
Urfa’nın kendi dili. Süryanilerin Urhoy diye adlandırdıkları Urfa’da konuşulan Aramca yazıya dökülüyor. Urfa; Asur ruhbanlarının yetiştiği en büyük merkez olarak tarihe tanıklığını sürdürüyor. Bu kent Eski Ahit’in süryanice versiyonunun doğuşuna mekan olmuştu. Bu kent kadim Süryani edebiyatını doğurmuştur. Kuşkusuz bu kent bir düşünce değişiminin doğduğu ve yayıldığı bir kenttir. Süryaniler bugün, Sami dil grubunda yer alan Doğu Aramca’nın Urfa’da gelişen bir şivesini konuşuyorlar. Isa’nın da konuştuğu dilmiş bu, bununla gurur duyuyorlar. İlk Süryanice ilahileri yazan Urfalı Bardayson, felsefe, astronomi ve tarih konularında eserler vermiştir.
Günümüze çok az eseri gelebilmiş, bunların en önemlisi Nomuse d’Athravotho (Memleketlerin Kanunları) adlı eseridir. Suruçlu Mor Yakub (451-512) : Urfa okulunda yetişen Mor Yakub, 760 vezinli şiir yazmıştır. Tevrat’taki peygamber kitaplarını şiirsel bir tarzda tefsir etmiştir. Ayrıca, hayat hikâyesinde, 70 yazıcının şiirlerini kaydetmekte zorlandığı yazılıdır.
Midyatlı Süryani araştırmacı ve yazar Yakup Bilge’ye göre; Urfa’nın Süryani kültür hayatında yeri önemli. Halen kullanılan klasik Süryanice de Urfa’da konuşulan Süryanice. Urfa’da çok güçlü bir müzik üretiyor Süryani kilisesi. Hatta dördüncü yüzyılda orada bir kadınlar korosu kuruluyor. Bence Urfa’dan bu kadar çok türkücünün çıkması da o Süryani müziğinin etkisi var. Urfa’daki son Süryaniler 1924’te ayrıldı. Avrupa’ya çıkışla birlikte seküler bir edebiyat da yaratıldı, insanlar dini olmayan metinler de üretiyor Süryanice. Müzikte de aynı şekilde. İsveç, Almanya’daki düğünlerde Süryani müziği çalınıyor.
Urfalı Süryani dilbilimci ve tarihçi Abrohom Nuro (1923–2009)
Eğitimci ve modern reformcu. Edessa'da Ibrahīm Kahlajī (daha sonra adını Abrohom Nuro olarak Süryanileştirdi) olarak doğdu, ardından 1924'teki büyük Edessan göçüyle Halep'e göç etti. 1946'da Lübnan'daki St. Joseph Üniversitesi'ne katıldı ve hukuk okudu, ancak geri çekildi. hastalık nedeniyle son yıl. 1950'lerden itibaren Süryanice alanında çalışmaya, özellikle de dili öğretmeye başladı ve Kthobonoyo Süryanice'yi evde konuşma dili olarak ilk tanıtan kişi oldu (önce kız kardeşleriyle ve çok daha sonra karısıyla hayatta). Yaşadı 1964'ten 1982'ye kadar Beyrut'ta Taw Mim Simkath Okulu'nda Süryanice öğretti, 1970–71 (ve 1940'ların başlarında), Kaslik (1967–68). 1943'ten sonra Halep, Beyrut, Kamışlı ve Mor Gabriel Manastırı'nda 45'ten fazla Süryanice akşam kursu düzenledi . Daha sonra kitap biçiminde yayınlanan Suloqo adlı görsel-işitsel bir pedagojik yöntem geliştirdi . Reform önerileri arasında Süryanice'nin ayrı harflerle basılması ( al-Isṭrangiliyya al-MustaqillaKarim Shahan [Beyrut , 1967]), okullar için kısmi bir seslendirme sistemi ( bkz . Manna'nın sözlüğünün eki [2. baskı 1975]). 1967'de Syr'nin durumu hakkında bir rapor olan My Tour'u yayınladı. Ort. Kilise, aynı zamanda Joseph Assemani'den (1687-1768) Nöldeke'ye kadar Süryani bilim adamlarının resimleri açısından zengin (1836–1930). Özel kütüphanesi, 1800'ler ve 1900'lerde Orta Doğu'da yayınlanan ve çoğu G. Kiraz ve Beth Mardutho Kütüphanesi tarafından satın alınan kitaplar açısından zengindir. Yayınlanmamış çalışmaları, koleksiyonundaki Süryanice kitapların bir kontrol listesini ve taslak halindeki çeşitli çalışmaları içermektedir.
Urfalı Süryanilerin Hindistan Seferi
Her şey M.S.3.y.y. Urfa’da yaşayan ve ticaretle uğraşan Süryani Toma ile başlıyor. Toma o zamanlar Hindistan’a ticaret yapmak için gidip geliyordu. Son seferinde Urfa’dan ayrılırken yanına 325 kişiden oluşan 72 aileyi alıyor. Bu gurupta papaz ve şammaslar da vardır. Hindistan’da çok iyi karşılanırlar ve ardından da orada ilk Kiliselerini kurarlar. Şu anda Kenaniler diye anılan bu topluluk hala Hindistan’da (ki, diğer Süryaniler dâhil dışardan, içlerine kimseyi almadan kapalı bir toplum olarak) varlıklarını sürdürmektedirler.
Kenani Süryanileri, metropolitleri Severios Kuryakos’un ruhani liderliğinde doğrudan doğruya patrikliğe bağlı olarak yaşıyorlar. Fiziksel özelliklerini incelediğiniz zaman, Hint’li bir insandan daha çok Urfa’lı bir kişiye benzediklerini hemen fark ediyorsunuz. "Kenani" olarak anılmalarının iki farklı nedeni olduğu söylenmektedir. Birincisi Toma’nın soyadının Kenan olması, diğeri ise Kitabı Mukaddes’de Kenan ülkesine atfedilmesidir. Nüfusları 100.000’i bulan Kenani Süryanilerin Hindistan’da 102, Amerika’da 14, İngiltere’de 5, Körfez’de 4, İtalya’da 1, Kiliseleri vardır. Nüfusun çoğunluğu Ziraat ve serbest meslekle uğraşmakta bir kısımda devlet dairelerinde çalışmaktadır.
Ortalama %40’ı yüksek eğitim görmüş Kenani Süryanilerin Hindistan’ın farklı yerlerinde Manastırları, okulları bulunmasına rağmen varlıklı aileler genellikle çocuklarını kolejlere gönderiyorlar. Dini eğitimlerini ise manastırlarda ve Pazar okullarında alıyorlar. MS.3.y.y Hindistan’a yerleşen 72 aile bugün (nüfusu 1 milyara varan bu ülkede) toplam üç milyon kişiye ulaşmıştır. Varlıklarını da, Kenani Süryani Kilisesi ile Mafiryana bağlı Hint’li Süryani Kilisesi olarak beraberce sürdürmektedirler. Kilise kuralları, ayindeki ritüeller birbirinin aynısı olmasına rağmen birbirlerine karışmadan yaşamlarını devam ettirmektedirler.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) ve diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.