CİNSEL TERÖR YASASI, HEMDE HEMEN.
CİNSEL TERÖR YASASI, HEMDE HEMEN.
.
.
CİNSEL TERÖR YASASI, HEM DE HEMEN!
Küresel kapitalist-siyonist sistem, sömürü düzenlerinin devamı için soykırım dahil, yeryüzünde ne kadar insanlık dışı, ahlaksız yöntem varsa kullanıyor. Soysuzlar, işgaller ve katliamlarla yetinmemiş olmalılar ki, şimdi de gençlerimizi hedef aldılar. Anne- baba ile ergen evlatlarımızın arasına bir de ‘’ Z KUŞAĞI’’ hançerini sapladılar. Ne demek Z kuşağı, hiç düşündünüz mü? Genç kuşak, en körpe kuşak, ergenlik dürtüleri gereği aile ile en çok çatışan kuşak…Evet, bunlar doğru tespitler ama yetersiz.
Z kuşağı son kuşak demek aslında. “Artık alfabenin son harfine geldiniz. Sizi bitirmek için altın vuruşu yapıyoruz. Ey Müslüman Türk milleti! Yolun sonundasın, artık direnmen fayda vermeyecek, seni içerden kuşatmak ve bitirmek üzereyiz. Kimliğini, dinini bırak, yaşamak istiyorsan teslim ol.” demek istiyorlar. Z kuşağı kavramının sinsi açılımı budur.
Bu kuşak üzerinde oynanan en büyük oyun cinsellik üzerine kurgulandı. Ergen bireyin dikkatini çekmek ve cinsel dürtülerini sapkın eğilimlerle şekillendirmek için LGBT’yi devreye soktular. Hayvanlarda bile asla göremeyeceğimiz, yeryüzünde ahlaksızlık, cinsellik adına ne kadar sapkınlık varsa işte hepsinin toplandığı tuzak, çatı örgüt; LGBT. Nasıl ırksal, dinsel, ekonomik ve siyasi terör örgütleri varsa, bu da düpedüz CİNSEL TERÖR örgütüdür. İktidar dış destekli bu sapkın örgütü acilen terör kapsamına almalıdır. LGBT’nin terör örgütü olduğuna dair yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Bu örgüt Elon Musk’ın oğlunu bile tuzağa düşürüp cinsiyet değiştirtebiliyorsa, tehlikenin boyutunu siz düşünün.
Sadece yasal değil, medeniyetimizin yeniden inşası ve milletimizin asli misyonuna dönmesi için topyekün önlemler konusunda çok geç kalındı. Bu zavallı kuklalar, yani ideolojik ve ahlaki cephe savaşlarında kaybettiğimiz çocuklarımız sokağa indiklerinde on binleri buluyor, yarın yüzbinleri bulacaklar. O nedenle tehdit çok büyük, tehlike kapıda.
Dönülmez akşamın ufkuna belki de bir adım kaldı. Vakit geçmeden cinsel terör konusunda gençler ve ailelerin özne olacağı milli bir seferberlik projesi için daha neyi bekliyoruz? Cinsel terör yasası konusunda Aile Bakanlığı’nı, Milli Eğitim Bakanlığı’nı ve Adalet Bakanlığı’nı göreve çağırmalıyız. CİMER’i şikayet yağmuruna tutmalıyız. Bunu da mı yapamayız? Bu kadar mı aciziz? Bu kadar mı boşverdik?
Cinsel terör tuzağı ile, iki yüz yıldır çökertemedikleri aile yapımızı, ahlak ve inancımızı hedef aldılar. Lut Kavmini ve Sodom-Gomore’yi aratmayacak türden insan zekasını bile zorlayan cinsel sapkınlıklarını normal bir hayat tarzıymış, kişisel tercihmiş gibi allayıp pullayıp gençlerimize dayatıyorlar. Böylece hem İslam inancının temel ilkelerine saldırıyorlar, hem de toplumumuzu kısırlaştırarak teammüden soykırım yapıyorlar.
Öyle ya, erkek erkeğe, kadın kadına birlikteliklerle ve diğer sapkın ilişkilerle aile nasıl kurulacak? Yaşam pınarımız, göz nurumuz evlatlarımız nasıl doğacak? Bunca büyük tehlike karşısında devletimizin hala öncelikle eğitime dayalı caydırıcı köklü önlemler almamış olması ne kadar ürkütücü değil mi?
Vatana, millete ailesine hayırlı evlat olsun diye titizlikle büyüttüğünüz, ciğerpareniz, oğlunuz bir gün operasyondan geçmiş, hormon ilaçlarıyla göğsünü, dudaklarını kabartmış, kıllarını yoldurmuş ve makyajlı bir vaziyette kapınızı çalsa ve ‘’ben cinsel tercihimi böyle yaptım, artık kadın oldum.’’ Dese ve koluna da şakülü kaymış bir erkek bozuntusu takmış olsa n’aparsınız? Dünyanız kararır, belki de oracıkta kalpten yığılıp kalırsınız değil mi? Bu şoktan sonra sağ kalabilirseniz insan içine çıkamazsınız ve kahrınızdan yine de ölürsünüz değil mi? Aynı durum kız evlatlarımız için de geçerli. Kocaman bir ALLAH KORUSUN diyelim ama ateş düştüğü yeri yakıyor. Lakin bu olaylar ülkemizde sıklıkla yaşanmaya başlandı.
Şayet, yasal, pedagojik, psikolojik ve sosyal önlemler alınmazsa tehlike daha da büyüyecek. Bunu geçiştirme şansımız yok. Çünkü bu kendiliğinden oluşan geçici bir salgın değil. Üzerimize abanan bu tehlike siyasi, ideolojik ve ekonomik alt yapısı olan küresel bir tuzak .Hem bizim gençlerimizi kısırlaştırarak soykırım yapacaklar, hem aileyi yıkacaklar, hem de önce milletimizi, sonra da devletimizi yok edecekler.
Tehlike kapıya dayanmadan acil önlemler hususunda geç kalınmamalıdır. Belki de tüm depremlerin en yıkıcısı ve yakıcısı büyük AİLE DEPREMİ bizi bekliyor ama hala tehlikenin boyutlarını kavramış değiliz. Gençliğimizi ve geleceğimizi korumak için topyekün bir seferberlik ruhuyla kısa, orta ve uzun vadeli plan ve stratejilerimizin devlet tarafından çoktan hazırlanmış ve hayata geçirilmiş olması gerekirdi.
Medeniyet tasavvurumuza ait ne varsa bizi biz yapan maddi, manevi, kültürel, tarihi ve geleneksel değerlerimiz evrensel pozitif kazanımlarla harmanlanıp çocuklarımızın ve gençlerimizin özümseyebileceği kıvamda, yaş gruplarıyla uyumlu olarak müfredatlara serpiştirilmeli ve eğitim sistemimiz yeniden buna göre dizayn edilmelidir. Eğitimde usulden önce esasa, yani içeriğine el atmalıyız. Tekrar belirteyim ki bunun başka yolu yok. Ya hep birlikte ‘’biz’’ olacağız, ya da YOK olacağız. Üçüncü şık yok.
Onun bunun kölesi değil, kendimiz olmak için, özümüze dönmek, aile kurumumuzu ve evlatlarımızı korumak için; kısacası devletimize ve milletimize sahip çıkmak için bu sapkınlıklara, dur demeliyiz. CİMER’i şikayet yağmuruna tutmalıyız.
Çünkü yol ayrımındayız, başka seçeneğimiz yok, vesselam.
Ahmet KARATAŞ
TİNGADER Bodrum Temsilcisi
9.11.2024
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.