deneme bonusu grandpashabet güncel adres betpark süperbetin giriş betebet bets10 Matadorbet vdcasino tipobet giriş onwin giriş deneme bonusu veren siteler 2023 giriş onwin grandpashabet grandpashabet

Arkeologlar Çin’in İlk İmparatorunun Mezarını Neden Açamıyor?

Isparta 03.09.2023 - 19:02, Güncelleme: 03.09.2023 - 19:02
 

Arkeologlar Çin’in İlk İmparatorunun Mezarını Neden Açamıyor?

.

1974 yılında çiftçiler, Çin’in Şensi (Shaanxi) eyaletindeki mütevazı bir tarlada tüm zamanların en önemli arkeolojik keşiflerinden birini yaptılar. Kazı yaparken kilden yapılmış bir insan figürünün parçalarını buldular. Bu, buzdağının sadece görünen kısmıydı. Arkeolojik kazılar, tarlanın, akrobatlar, saygın memurlar ve diğer hayvanların yanı sıra binlerce gerçek boyutlu pişmiş toprak asker ve savaş atı modelleriyle dolu bir dizi çukurun üzerinde yer aldığını ortaya çıkardı. Görünüşe göre bu Terrakota Ordusu’nun görevi, MÖ 221’den 210’a kadar hüküm süren Qin hanedanının ilk imparatoru Qin Shi Huang’ın yakınlardaki anıt mezarını korumaktı. Mozoleyi çevreleyen nekropolün büyük bir kısmı keşfedilmiş olsa da, imparatorun mezarı, etrafındaki büyük entrikalara rağmen hiçbir zaman açılmadı. Hiçbir göz, 2.000 yılı aşkın süredir belki de korkulan imparatorun içeride mühürlü olduğu bu mezarın içine bakmadı. Bu tereddüdün başlıca nedeni, arkeologların kazıların mezara zarar vermesinden ve hayati önem taşıyan tarihi bilgilerin kaybolmasından endişe etmeleri. Şu anda mezara girmek için yalnızca zarar verici arkeolojik teknikler kullanılabiliyor ve bu da telafisi mümkün olmayan bir hasara yol açma riskini taşıyor. Bunun en iyi örneklerinden biri, 1870’lerde Heinrich Schliemann tarafından Troia kentinde yapılan kazılar. Schliemann’ın aceleciliği, ortaya çıkarmak için yola çıktığı şehrin birçok kalıntısını yok etti. Arkeologlar sabırsız davranıp aynı hatalara tekrar düşmek istemediklerinden eminler. Bilim insanları mezarın içine bakmak için bazı zarar verici olmayan teknikler kullanma fikrini ortaya attılar. Bu fikirlerden biri, Dünya atmosferindeki atomlarla çarpışan kozmik ışınların atom altı ürünü olan ve gelişmiş bir X-ışını gibi yapıların içine bakabilen müonlardan yararlanmak. Ancak bu önerilerin çoğunun hayata geçmesi yavaş olacağa benziyor. Mezarı açmak çok daha acil ve ölümcül tehlikeleri de beraberinde getirebilir. Antik Çinli tarihçi Sima Qian’ın, Qin Shi Huang’ın ölümünden yaklaşık 100 yıl sonra yazdığı bir anlatıda, mezarın herhangi bir davetsiz misafiri öldürmek için tasarlanmış bubi tuzaklarına bağlı olduğunu açıklıyor. “Yüz memur için saraylar ve manzaralı kuleler inşa edildi ve mezar nadir eserler ve harika hazinelerle dolduruldu. Zanaatkarlara, mezara giren herkesi vurmaya hazır yaylar ve oklar yapmaları emredildi. Yüz nehri, Yangtze ve Sarı Nehir’i ve büyük denizi simüle etme için cıva kullanıldı ve mekanik olarak akmaya ayarlandı.” 2.000 yıllık yay silahları başarısız olsa bile, bu açıklama zehirli sıvı cıva selinin mezar kazıcılarının üzerine akabileceğini gösteriyor. Bu kulağa boş bir tehdit gibi gelebilir, ancak bilimsel çalışmalar mezarın etrafındaki cıva konsantrasyonlarını inceledi ve tipik bir toprak parçasında beklenenden çok daha yüksek seviyeler buldu. 2020 yılında yayımlanan bir makalenin yazarları şu sonuca varıyor: “Yüksek derecede uçucu cıva, yapıda zaman içinde oluşan çatlaklardan sızıyor olabilir ve araştırmamız, hiç açılıp yağmalanmadığına inanılan mezarla ilgili eski kronik kayıtlarını destekliyor.” Qin Shi Huang’ın mezarı şimdilik mühürlü ve görünmez durumda, ancak unutulmuş değil. Fakat doğru zaman geldiğinde, bilimsel gelişmelerin burada yaklaşık 2.200 yıldır bozulmadan yatan sırları nihayet ortaya çıkarması mümkün.
.

1974 yılında çiftçiler, Çin’in Şensi (Shaanxi) eyaletindeki mütevazı bir tarlada tüm zamanların en önemli arkeolojik keşiflerinden birini yaptılar. Kazı yaparken kilden yapılmış bir insan figürünün parçalarını buldular. Bu, buzdağının sadece görünen kısmıydı. Arkeolojik kazılar, tarlanın, akrobatlar, saygın memurlar ve diğer hayvanların yanı sıra binlerce gerçek boyutlu pişmiş toprak asker ve savaş atı modelleriyle dolu bir dizi çukurun üzerinde yer aldığını ortaya çıkardı.

Görünüşe göre bu Terrakota Ordusu’nun görevi, MÖ 221’den 210’a kadar hüküm süren Qin hanedanının ilk imparatoru Qin Shi Huang’ın yakınlardaki anıt mezarını korumaktı.

Mozoleyi çevreleyen nekropolün büyük bir kısmı keşfedilmiş olsa da, imparatorun mezarı, etrafındaki büyük entrikalara rağmen hiçbir zaman açılmadı. Hiçbir göz, 2.000 yılı aşkın süredir belki de korkulan imparatorun içeride mühürlü olduğu bu mezarın içine bakmadı.

Bu tereddüdün başlıca nedeni, arkeologların kazıların mezara zarar vermesinden ve hayati önem taşıyan tarihi bilgilerin kaybolmasından endişe etmeleri. Şu anda mezara girmek için yalnızca zarar verici arkeolojik teknikler kullanılabiliyor ve bu da telafisi mümkün olmayan bir hasara yol açma riskini taşıyor.

Bunun en iyi örneklerinden biri, 1870’lerde Heinrich Schliemann tarafından Troia kentinde yapılan kazılar. Schliemann’ın aceleciliği, ortaya çıkarmak için yola çıktığı şehrin birçok kalıntısını yok etti. Arkeologlar sabırsız davranıp aynı hatalara tekrar düşmek istemediklerinden eminler.

Bilim insanları mezarın içine bakmak için bazı zarar verici olmayan teknikler kullanma fikrini ortaya attılar. Bu fikirlerden biri, Dünya atmosferindeki atomlarla çarpışan kozmik ışınların atom altı ürünü olan ve gelişmiş bir X-ışını gibi yapıların içine bakabilen müonlardan yararlanmak. Ancak bu önerilerin çoğunun hayata geçmesi yavaş olacağa benziyor.

Mezarı açmak çok daha acil ve ölümcül tehlikeleri de beraberinde getirebilir. Antik Çinli tarihçi Sima Qian’ın, Qin Shi Huang’ın ölümünden yaklaşık 100 yıl sonra yazdığı bir anlatıda, mezarın herhangi bir davetsiz misafiri öldürmek için tasarlanmış bubi tuzaklarına bağlı olduğunu açıklıyor.

“Yüz memur için saraylar ve manzaralı kuleler inşa edildi ve mezar nadir eserler ve harika hazinelerle dolduruldu. Zanaatkarlara, mezara giren herkesi vurmaya hazır yaylar ve oklar yapmaları emredildi. Yüz nehri, Yangtze ve Sarı Nehir’i ve büyük denizi simüle etme için cıva kullanıldı ve mekanik olarak akmaya ayarlandı.”

2.000 yıllık yay silahları başarısız olsa bile, bu açıklama zehirli sıvı cıva selinin mezar kazıcılarının üzerine akabileceğini gösteriyor. Bu kulağa boş bir tehdit gibi gelebilir, ancak bilimsel çalışmalar mezarın etrafındaki cıva konsantrasyonlarını inceledi ve tipik bir toprak parçasında beklenenden çok daha yüksek seviyeler buldu.

2020 yılında yayımlanan bir makalenin yazarları şu sonuca varıyor: “Yüksek derecede uçucu cıva, yapıda zaman içinde oluşan çatlaklardan sızıyor olabilir ve araştırmamız, hiç açılıp yağmalanmadığına inanılan mezarla ilgili eski kronik kayıtlarını destekliyor.”

Qin Shi Huang’ın mezarı şimdilik mühürlü ve görünmez durumda, ancak unutulmuş değil. Fakat doğru zaman geldiğinde, bilimsel gelişmelerin burada yaklaşık 2.200 yıldır bozulmadan yatan sırları nihayet ortaya çıkarması mümkün.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kureselakdeniz.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.