TCG Pirireis: Bir denizaltıdan çok daha fazlası
Türkiye’nin gerçekten de uzun yıllardır beklediği haberlerden biriydi Pirireis denizaltısının hizmete girmesi. Ve bu beklenti geçtiğimiz günlerde gerçeğe dönüştü. Pirireis resmen görev başında.
Bu denizaltı ülkemizin "yeni tip denizaltı" projesi kapsamında envantere kazandırılan ilk platformu. Haliyle hemen herkes doğrudan platforma odaklandı ancak Pirireis’in teslim töreninde duyduğumuz ancak geri planda kalan çok kritik detaylar da var.
Savunma ve Denizcilik Uzmanı Kozan Selçuk Erkan ile bu detayları öne çıkarmak için bir araya geldik ve hem Pirireis’i hem o gün törende duyduklarımızı hem de Türk donanmasının yakın geleceğini konuştuk.
İlk düğmeyi doğru ilikledik bundan sonrası daha kolayÖncelikle projenin neredeyse 15 yıllık serüveni için bir parantez açarak anlatmaya başlıyor Erkan… “Geç oldu ama güzel oldu” diyor. Pirireis’in denize indikten sonraki donatım ve test süreçlerinin 5 yıla yakın sürdüğünü söylüyor.
Bir işi ilk defa yapmanın zaman alacağı gerçeğine dikkat çekiyor Erkan ve aslında Türkiye’nin de denizaltı sürecinde bunu yaşadığını vurguluyor. Yeni sınıf denizaltı projelerinde çok kritik unsurların yerli olarak üretildiğini belirtiyor. Yerli bir savaş yönetim sistemi, yerli görev bilgisayarları, yerli ve hatta çoğu yeni mühimmatların imal edilip bu platformlarda denenmesi gibi işler bir hayli zor.
Erkan’a göre, Türkiye bu süreçte son teknoloji bir denizaltıyı üretebilmek ve işletebilmek gibi çok değerli iki konuyu test etti. “Bu iş hazır bir denizaltı almaya benzemez. Test ve kontrol aşamalar sizi çok zorlar. Ama sonucu da hayırlıdır. Biz şimdi bu hayırlı sona geldik” görüşünü paylaşıyor.
Almanların iş yapısını değiştirdikProjenin ilk imzadan yaklaşık 15 sene sonra teslim olmasında hem Almanya’nın hem Türkiye’nin dahli olduğu görüşünde Erkan. Ankara’nın Yunanistan için yine Almanların yaptığı aynı tipteki denizaltıları beklediği detayını paylaşıyor. Oradaki hataların tam anlamıyla çözülmesinin ardından biz inşa aşamasına geçmişiz. Burada bir parantez daha açıyor. Türkiye’nin inşa sürecinde de tasarımda da sürekli yerli çözümler için bastırdığını ve bunun da sürecin alışılandan farklı işlemesine neden olduğunu kaydediyor.
Kozan Selçuk Erkan, yaşananları şöyle özetliyor:
“Almanlar bizim taleplerimiz nedeniyle ezberledikleri iş modelinde ilerleyemedi. Araya pandemi dönemi eklendi. Ayrıca bazı politik gecikmeler de yaşandı. Ama gecikmedeki en önemli neden denizaltının Alman tasarımından Türk çözümlerine dönüşmesi sürecinde yaşandı. Ki bu bence beklemeye değer bir başarıydı. Burada hem süreci yöneten bürokratlar hem de askerler büyük bir övgüyü hak ediyor.
Alman Tersanesi, Pirireis üretilirken tarihinin en karmaşık denizaltı inşalarından birinde çalıştı. Tabi şu an Pirireis konuşuluyor ama bu projede yapımı devam eden başka denizaltılar da var. Ve ilk denizaltı ile projedeki son denizaltı arasında yerlilik açısından ciddi farklar olacak. Her projede yerlilik daha da artacak.
Bu proje tamamlanacak ama ülkemizin denizaltı macerası bitmeyecek. Bizim tamamen yerli ve milli imkanlarla geliştireceğimiz kendi tasarımımız olan denizaltı projelerimizi de bu işten elde edeceğimiz tecrübelerle yapacağız.”
“Yakıt gemileri ve havuz meselesi göz ardı edilmemeli”Haberin başında da dediğimiz üzere her ne kadar Pirireis öne çıksa da o gün hem 3 bin tonluk denizaltı havuzu hem de üç ayrı ikmal gemisi resmi olarak hizmete alındı. Kozan Selçuk Erkan’a bu gelişmeleri de soruyoruz.
Üç bin tonluk denizaltı havuzunu “Kendimizi denizaltı inşasına adadığımızın fiziki kanıtı” cümlesiyle yorumluyor. Denizaltıların kızaktan havuza geçip donanım işlerinin halledildiği bir süreç var. Erkan bu işlemler yapılırken hava şartlarından bağımsız ve kapalı kontrollü bir ortamın önemine dikkat çekiyor.
Sadece bu da değil. Erkan’a göre havuz, aynı zamanda diğer denizaltıların bakım ve onarımları için de gerekli. Denizaltılar için hayati önemdeki kaplama işleri de bu havuzlarda yapılıyor.
Yakıt gemileri içinse “Limanların isimsiz kahramanları… Gemilerin iskeleye yanaşmadan yakıt su ve iaşe tedariğini hızlıca sağlarlar. Üs bölgelerimiz arttıkça bu gemilere daha çok ihtiyacımız olacak. Envantere girmiş olmaları mutluluk verici” diyor.
Havadan bağımsız sevk sistemi neden önemli?Reis sınıfı denizaltı töreni aslında bir platformun hizmete alınmasından çok daha öte anlamlar taşıyor demiştik. İşte bunlardan biri de daha önce envanterde olmayan bir teknolojinin ilk kez Pirireis ile kullanılması. Havadan bağımsız tahrik sistemi (AIP) olarak bilinen bu yapı Ankara’nın bu süreçteki en kritik kazanımlarından.
Bunun, denizaltı teknolojisinde en gelişmiş noktalardan biri olduğunu söylüyor Erkan. Daha önceki denizaltılarımız dizel elektrik kullanıyor. Ve bu noktada bataryaların belirli periyotlarla şarj edilmesi gerekiyor. Bunun için su yüzeyine çıkılıyor. Haliyle tespit edilme tehlikesi doğuyor.
Pirireis ile ilk kez kullanacağımız AIP sistemiyle açık havaya duyulan ihtiyaç ortadan kalkıyor. Daha uzun süre denizaltında kalınıyor ve haliyle tespit ihtimali çok düşüyor. Bilindiği üzere 2029’da tüm Reis sınıfı denizaltıların hizmete girmesi planlanıyor. Bu süreç tamamlandığında AIP teknolojisine sahip 6 denizaltımız oluyor. 2030’ların ortasında milli denizaltılar işin içine girince bu sayı 10’a yükseliyor.
Kozan Selçuk Erkan bu noktada AKYA ve ATMACA unsurlarına da dikkat çekiyor ve denizaltılardan fırlatılacak bu füzelerin Türkiye için son derece stratejik kazanımlar olduğunu söylüyor.