ISPARTA’NIN ADI CEZA ŞEHRİNE ÇIKTI!

Ali Pehlivan yazdı…

Bana katılır mısınız bilemem fakat Türk Hukuk sisteminde hükümleri ve müeyyideleri bakımından toplumun genelinin en çok muhatap olduğu kanunun, 2918 sayılı Trafik Kanunu olduğu kanaatindeyim.

Sebebi ise şu ki; bir insan daha sokağa çıktığı anda, ister yaya olsun ister araç sürücüsü olsun, trafik diye adlandırdığımız kavramın bir parçası olmaktadır. Bu bağlamda konuyu ele aldığım zaman Trafik Kanunu’nu hukuk sisteminin âdeta bir vitrini olarak görüyorum.

Öyle ki; bir caddede bir dükkanın önünden geçen insanların hepsi o dükkana girmese de çoğunluğu az yada çok dükkanın vitriniyle temas kurar ve insanlarda o iş yeri hakkında bir ön kanaat oluşur.

Rahmetli Doğan Cüceloğlu Hocamız “hiç tanımadığınız, bilmediğiniz bir şehre gittiğinizde o şehirde yaşayan insanların trafikteki ahvâline baktığınız zaman o şehir hakkında fikir sahibi olabilirsiniz” derdi.

Hocamızın bu bakış açısıyla baktığımızda; şehrimize ister yurt dışından gelsin ister başka bir şehrinden gelmiş olsun, hayatında ilk kez kentimize gelip kısa bir süre kalan bir insan Ispartamızla ilgili sizce ne düşünecektir?

Çerçeveyi bu şekilde çizdikten sonra şehrimizin trafikle ilgili acil çözüm bekleyen meselelerini ve daha üst çerçevede hâlihazırdaki mevzu Trafik Hükümlerinin eksikliklerini ele almak istiyorum:

KEÇİBORLU VE SAV’DA GEREKSİZ HIZ TAHDİDLERİ UYGULANIYOR

Bir kere Antalya istikametinden şehrimize gelen misafirimiz, Sav Kasabası’nı geçtikten sonra o koskocaman refüjle bölünmüş çevre yolunda, aracı otomobil ise, saatte 70 km hızın üstüne çıktığında ilk cezası ile karşı karşıya kalacaktır. Eğer misafirin aracı Doblo tarzı panelvan araç ise, durum çok daha vahim çünkü bu araçlar için hız sınırı 50 km’dir ve 75 km’nin üzerinde bir hızla radara girdiği takdirde 6439 TL para cezası ile karşılaşacaktır.

Daha sonrasında ise, misafirin şehrimize hiç uğramadan Afyonkarahisar istikametine gittiğini düşünürsek bu sefer de Keçiborlu çevre yolunda aynı hız tahdidi ile, hem de 24 saat çekim yapan EDS sisteminin teknolojik imkanları altında karşılaşacaktır. Böylece şehrimizin içine girmeyip şehrimizle vitrin yüzeyselliğinde muhatap olan misafirimiz daha yarım saat-kırkbeş dakika arasında iki adet cezai müeyyidenin kurbanı olacaktır.

İstanbul’dan Antalya’ya giden bir arkadaşım trafik cezaları yüzünden Isparta’ya uğramak istemediğini söyledi. Isparta’nın içine girmese bile Sav’daki yoldan kurtuluyor ama Keçiborlu’da yine aynı sıkıntıyı yaşıyor maalesef…

Altını çizerek belirtmek isterim ki; asla kuralsızlığı savunan bir insan değilim.

Elbette ki bir ülkede düzeni sağlamak için cezaların caydırıcı olması gerekir fakat ondan öncesinde yapılması gereken şey kuralların tüm vatandaşlar tarafından uygulanabileceği şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

“Adı belli olsun, hem de net olsun” der gibi, meskun mahal her yerde 70 km, otomobil harici 50 km, mantığından artık bir kurtulmamız gerekiyor. Bu sabit fikirlilik Nasreddin Hoca’nın kendisine her seferinde yaşı sorulduğunda üzerinden yıllar geçse de hep aynı yaşı söyleyip (sözgelimi 50 yaşında sabitlemiş) daha sonra kendisine niye böyle yaptığı itiraz sadedinde sorulunca “erkek adam önceki verdiği sözden dönmez” şeklinde cevap vermesine benziyor.

Hâlbuki zaman herşeyi değiştiriyor; araçların güvenlik sistemleri standart olacak şekilde gelişiyor, yollar gelişiyor, akıllı uyarıcı sistemler ortaya çıkıyor. Fakat ne hikmetse şehiriçi hız tahditleri hep aynı kalıyor.

Bir kere şunu net olarak söylemek isterim ki; bu kurallara riayet etmenin çok zor olduğunu kanun koyucu olan vekillerimiz kendileri de çok iyi bildikleri için kullandıkları araçlarda ‘ceza yazılamaz’ şerhi bulunmaktadır. Bu hususta önemli olan nokta şu ki; bu gibi meseleler toplumun genelinde hukuka olan güveni örselemektedir.

Başta çerçeveyi net bir şekilde belirlediğimize göre şimdi resmi ince ince çizmeye devam edelim. Zira yıllardır bu konularla ilgili araştırma yapıyorum, vatandaşların şikâyetlerini not ediyorum.

40 TONLUK ARAÇLA 2 TONLUK ARAÇ AYNI KEFEYE KONULUYOR

Hız kısıtlamaları konusuna tekrar dönecek olursak akıl ve mantıkla hiç bağdaşmayan bir hususa daha dikkat çekmek istiyorum: Şehir içi hız tahdidi olan bir yerde, kendi ağırlığı ile birlikte toplamda 40 ton yük taşıyan bir tır ile nasıl olur da genelde hususi mahiyette kullanılan Volkswagen Caddy, Fiat Doblo tarzı araçlar aynı hız sınırlamasına tabi olur, bunu anlamak mümkün değil! 40 ton ağırlığında bir yük taşıyan upuzun bir araç ile otomobil ile hemen hemen aynı şasi uzunluğuna sahip bir aracın durma mesafesi aynı mıdır veya bir yere çarptığında vereceği hasar bir midir?

İnsanlardaki adalet duygusunu örseleyen bir başka mesele ise, suç ile ceza arasındaki birbirine olan akıl almaz tezatlıklardır. Sözgelimi Ceza Hukukunda da ‘olası kast’ şeklinde yer verilen ve örnek gösterilen ‘kırmızı ışık kuralına uymamak’ (47/1-b Md.)  ile aracın muayenesini geciktirme (34. Md.) aynı cezai müeyyideye (1.506 TL) tabidir. Üstelik muayeneden ikinci kez ceza yiyen bir sürücü 3.135 TL  para cezası ödemek zorundadır. Hâlbuki zaten muayenesini zamanında yaptırmayan araç sahibi TÜV TÜRK’e aylık gecikme faizi ile birlikte ödeme yapmak durumundadır. Burada dikkati çekmek istediğim husus şu ki; eğer kırmızı ışık ihlali için 1.506 TL’lik müeyyide makul ve orantılı görülüyor ise o zaman muayene cezası orantılılık ilkesi uyarınca 1506 TL’nin çok daha altında olmalıdır.

ACİL ÇÖZÜM BEKLEYEN YOL SORUNLARI

Şehrimizin ulaşımla ilgili acil çözüm bekleyen sorunlarına da değinecek olursak; öncelikle Antalya-Afyonkarahisar çevre yolunun acil bir şekilde hizmete sokulması gerekmektedir. Hâli hazırda kullanılan ve artık şehirle çok fazla bütünleşik hale gelen çevre yolu, hem birçok mahallenin trafik yükünü çekerken bir taraftan da bilhassa kamyon, tır ve otobüs gibi ağır ticari araçların da trafiğe dahil olmasıyla birlikte çok fazla yoğun hale gelmektedir.

Ulaşımla ilgili acil çözüm bekleyen diğer bir mesele de Şehir Hastanesi’nin hemen üst tarafında bulunan Karayolları kavşağına araç üst geçidi yapılması hususudur.

Benim şehrimiz için çok faydalı olacağını düşündüğüm, orta vadede planlı bir şekilde hizmete sokulması gereken ulaşım projem ise; Süleyman Demirel Üniversitesi’nin yeni açılan ve şehre oldukça uzak olan öğrenci yurtlarından başlayıp, çok daha yeni hizmete giren TOKİ konutlarının hemen yakınından geçip aynı istikamette devam ettikten sonra Üniversite Hastanesini de kapsayacak şekilde bir rota çizip Çünür mahallesinin içindeki ana arterleri dolaşıp, ilk etapta, Şehir Terminaline kadar ulaşacak hafif raylı sistemin kurulmasıdır.

Böyle birşey yapılırsa hem öğrencilerin ulaşım mağduriyeti giderilmiş ve böylece üniversitemizin (dolayısıyla şehrimizin) prestiji daha da artmış olur hem de ihtiyaca göre uzun vadede birbirine entegre şekilde devam ettirilip yaygın hale getirilebilecek hafif raylı sistemin başlangıcını teşkil etmiş olur.