ATSO'da neler oldu ?

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası organ seçimleri tamamlandı ve seçimi Ali Bahar kazandı. ATSO Başkanı en az 4 sene değişmeyecek, bundan emin olabilirsiniz. Çünkü bu işin en üst mercii olan Yüksek Seçim Kurulu, Ali Bahar’ın başkan olduğunu tescil etti.
 
Ali Bahar, 140 yıllık ATSO tarihinin, Yüksek Seçim Kurulu kararı ile başkan olduğu kesinleşen ilk başkanı. Normal şartlarda ATSO seçimlerinin sonucunu, yani kazanan ve Başkan seçilen ismi İl Seçim Kurulu’nun ilan etmesi gerekiyor. Fakat bu sefer başka. Daha doğrusu bu sefer işler anormal ilerlediği için, konu Yüksek Seçim Kurulu’na kadar taşındı. 
 
Seçimi Yüksek Seçim Kurulu’na taşıyan kişi Ali Bahar ama buna neden olan kişi Ali Bahar değil. Ali Bahar, hakkı olanı alabilmek için ders olarak okutulacak bir mücadele ortaya koydu ve nihayetinde hukuk onun haklı, rakibi Davut Çetin’in ise kusurlu olduğuna hükmetti. 
 
Bakmayın siz ‘kusur’ diyerek önemsizleştirdiğime. Kişisel çıkar ve menfaat uğruna yapılanları kentin en büyük sivil toplum örgütü Atso’ya yakıştıramadığım, kurumun itibarını düşündüğüm için kusur dedim. 
Baya adi bir suç aslında Davut Çetin’in yaptığı. Seçime, oy pusulalarını işaretlemek, bu işaretli oy pusulalarını bazı meclis üyelerine vererek, kendisi lehine oy kullanmalarını sağlamak suretiyle ‘hile’ karıştırdı. Her seferinde mütevazilikten, dürüstlükten dem vuran, sempatik, babacan zat-ı muhterem, kazanabilmek için hile yaptı. 
 
Buraya kadar olanı açık açık yazıyorum çünkü yukarıda anlattıklarım YSK tarafından da onandı. Yani suç sabit. 
İddia o ki Davut Çetin bu işaretli oy pusulalarını meclis üyelerine baskı kurarak zorla kullandırdı. Bu işin iddia kısmı, çünkü henüz itirafçı olan, ‘Bana zorla ve tehditle oy kullandırıldı’ diyen bir meclis üyesi yok. Fakat olmasına da çok lüzum yok, çünkü hukuk bunu onadı.
Gelin birlikte sesli düşünelim. İlk soru şu olsun; ‘Bir insan oy pusulalarını neden işaretler?’ Cevap; “Seçime giren üyelerin kendine oy vereceğinden emin olmadığı için, işaretli pusula dağıtıp, sandıktan bu işaretli pusulaların çıkıp çıkmadığını kontrol etmek için.’ 
Soru iki; ‘Diyelim ki sandıktan bu işaretli oy pusulaları çıkmadı, o zaman ne olacak’ Cevap; “Oy kullanacak kişiler neyle baskılandılar  ise o olacak.’
 
Diyeceksiniz ki, ‘Neden böyle bir şeyi kabul ettiler, oy kullananlar da Davut Çetin kadar suçlu.’ Kendinizi o işaretli oy pusulası verilen kişilerin yerine koyun bir anlığına ve öyle yargıda bulunun derim. İnsanların henüz neyle tehdit edildiği ya da baskı unsuru neydi bilmiyoruz. 
Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Davut Çetin’in baskı detayları da çok yakında ortaya çıkmaya başlar. Nasıl olsa YSK, kral çıplak dedi. Devamı da çorap söküğü gibi gelecektir. 
 
Buraya kadar anlattıklarım işin vahim tarafıydı. Sıra trajikomik tarafına geldi. 
Davut Çetin ve çevresindeki bir takım kişiler, YSK’nın aldığı bu kararı, yani Davut Çetin’in oy pusulalarını işaretlediği ve bu nedenle de işaretli oy pusulalarını geçersiz sayılmasını hukuksuzluk olarak ilan etti. Hatta YSK, oda seçimlerine karışamaz ve ne olursa olsun seçimlere, sonuçlara müdahil olamazmış.
 
Adıyla müsemma Yüksek Seçim Kurulu, Türkiye’de gerçekleşen bir seçime müdahil olamaz ve karar alamazmış.
Görün bakın. Bir de soruyorsunuz Antalya ekonomisi her geçen gün neden kan kaybediyor diye. İş dünyası neden layığı ile temsil edilemiyor, sorunlar çözüme kavuşamıyor diye.
 
Koskoca YSK’yı iş bilmezlikle, hukuksuzlukla suçlayan kafadan, akla ve izana uygun bir eylem çıkmaması kadar normal bir şey olamaz. ATSO’yu 2015 yılından bu yana, bilinçsiz me söylersem o tadında  yönettiği için sokakta ‘ATSO aidat almaktan başka ne işe yarar’ feryatları yükseliyor. 
 
Hataları, yapılan yanlışları aktarmaya, anlatmaya çalışmıştık zamanında. İnanan da oldu, yalanlayan da. Fakat Davut Çetin’in bu kadar alçalabileceği inanın hiçbirimizin aklına gelmezdi. Seçime hile karıştırma suçundan henüz bir ceza almadı, hukuken bir ceza alması gerekiyor mu, bilmiyorum. Fakat şundan eminim; Türk halkı her şeyi affeder fakat kendi çıkar ve menfaati için, kamu kurumlarının imkanlarıyla saltanat sürmek için, hileyle seçim kazanma çabasını asla affetmez. 
 
Yazımı burada noktalamayı planlıyordum fakat kendi kendimle çeliştim bir anlığına. 
Az evvel ‘Davut Çetin’in bu koltuk uğruna yalan karıştıracağı inanın hiçbirimizin aklına gelmezdi’ dedim ya, bu cümleyi okuyunca 2018 yılındaki ATSO seçimleri geldi aklıma. 2018 seçimleri işin komik ve acıklı tarafı.
 
Madem Davut Çetin’in kirli işleri ayan beyan saçıldı ortalığa, gizli saklı hiçbir şey kalmasın o halde. Hatırlarsanız 2018 seçimleri de en az 2022 seçimleri kadar çekişmeli geçmişti. Tek fark Ali Bahar o zaman hakkını sonuna kadar arayacak, masaya yumruğunu vurup, masayı devirecek kadar güçlü değildi. 
 
O dönemin mevcut ATSO Başkanı olmasının yanı sıra, siyasi otoritenin gücünü de arkasına alan Davut Çetin, rakibi Ali Bahar’ı sandıkta yenmek için çalışmamıştı o senede. 
Hatırlayın lütfen, Ali Bahar için ulusal gazetelere manşetler atılmıştı, ‘Ali Bahar ATSO’nun 2.200 TL’sini zimmetine geçirdi’ diye. Ali Bahar o zamanlar 4 fabrika sahibi, milyonlar kazanan bir iş adamı ve kalkıp çok ihtiyacı varmış gibi 2.200 TL’yi zimmetine geçirecek, öylemi?
Rakamın komikliğini daha iyi anlamınız için belirtmek isterim o zaman asgari ücret 2.380 TL idi. Yani yanında çalışan bir işçiye dahi vermediği parayı, cebe indirmiş Ali Bahar!!!
Siz de gülüyorsunuz eminim buna ama bu komedinin ardında büyük bir kötülük ve şeytanın bile aklına gelmeyecek bir plan var. 
 
Davut Çetin ve malum kişiler tarafından kurgulanan bu senaryoda, dönemin ATSO Yönetim Kurulu Üyesi olan Ali Bahar’a, ATSO’nun evrakları toplu halde imzalatılırken, aralarına ATSO’nun düzenlediği fakat kendisinin gitmediği bir yurt dışı seyahatine ait harcırah talebi yazısı eklenir. Onlarca evrakı okumadan imzalayan Ali Bahar, kendisi için hazırlanan bu düzmece evrakı da imzalar ve böylece ATSO’dan, gitmediği seyahat için 2 bin küsur lira para talep eden yönetim kurulu üyesi pozisyonuna düşer. ATSO yönetimi, anında gereğini yapar ve Ali Bahar’ın hiç kullanmadığını bildikleri bir hesabına bu parayı havale eder. Hemen ardından da suç duyurusunda bulunur Ali Bahar hakkında. 
 
Suç duyurusunun tebliğ edilmesi ile paradan haberdar olan Ali Bahar parayı geriye iade etse de tezgah çoktan kurulduğu için, çok geç kalmıştır. Yandaş gazetelere servis edilen faturalar, Ali Bahar imzalı dilekçeler ile itibar suikastı yapılmakla da kalınmamış, ATSO seçimlerine 48 saat kala evinden polisler eşliğinde alınıp 4 saat sorguya çekilmiştir Ali Bahar.
 
Tüm bu senaryo tek bir amaca hizmet etmektedir. Sandığınız gibi Ali Bahar’ı yıldırmak, itibarını zedeleyip seçimi kaybetmesini sağlamak değildi hedef. Az önce söyledim, Davut Çetin, rakibi Ali Bahar’ı sandıkta yenmek için çevirmedi bu kirli dolapları. Zimmete para geçirme suçundan hüküm giymesini sağlayıp, seçilme hakkının mahkeme kararı ile iptal olması içindi tüm bu zahmet. 
Davut Çetin’in o dönem Ali Bahar için ‘kazanamayacak’ yerine ‘ne yaparsa yapsın Başkan olamayacak’ diyerek göbeğini sıvazlamasının tek nedeni buydu. 
 
Dediği gibi de oldu o sene. Ali Bahar başkan seçilemedi. Ali Bahar, o kadar büyük haksızlığa uğramasına rağmen küsmedi, vazgeçmedi ve görüyorsunuz başardı. ‘İntikam soğuk yenen bir yemektir’ sözü aklınıza gelebilir tüm bu anlattıklarımdan sonra ama ben Ali Bahar’ın intikam duygusu ile değil de Antalya’ya hizmet aşkı ile bu mücadeleye giriştiğinin en yakın şahitlerinden biriyim. 
 
Geldiğimiz nokta için illa bir özlü söz edilecekse, ‘keser döner sap döner, gün gelir hesap döner’ bence en uygun olanıdır. Davut Çetin yine kirli bir tezgah kurup rakibi Ali Bahar’ı hile ile yenmeyi planladı, fakat bu sefer hiç ummadığı bir yerden yedi golü. Allahu teala, takdiri ilahi kartını sürdü sahaya ve Davut Çetin kendi kazdığı çukura düştü.
 
Son olarak şunu da belirtip noktalayacağım yazımı. Koskoca YSK’nın kararını kanunsuzluk, yaşadıklarını da adaletsizlik olarak niteleyen Davut Çetin ve bir kısım zevat, hak aramak için Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını açıkladı. Az evvel YSK gibi dev bir kuruma çamur atan, oradaki hakimleri iş bilmez ilan eden, hukukun hakimler tarafından katledildiğini ima eden Çetin, hukuk ve adalet aramak için bir başka mahkemeye başvuracakmış. Ben AYM’nin yerinde olsam ‘Hadi oradan be’ derdim.
 
Bir de sosyal medyada kendilerince bir direniş başlattı bu zevat. ATSO’nun da bağlı olduğu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’ndan aman dileniyorlar. Talepleri de şu; YSK alehlerinde karar verip haklarını gasp etmiş, Hisarcıkoğlu da buna dur diyecekmiş.
 
E az evvel hakkını aramak için AYM’ye gidiyordun, hukukun üstünlüğüne inanıyordun. 
 
YSK gibi koskoca bir kurumu kanunsuz ilan edeceksin, bağımsız Türk yargısının aleyhinde aldığı kararı iptal etmek için makam, mevki sahibi insanlardan medet umacaksın, yargıya baskı yapması için sosyal medyada, Hisarcıklıoğlu’nuda zan altında bırakarak kampanya başlatacaksın ve tüm bunlara rağmen mağdur sen olacaksın öyle mi? 
 
Bu ülke Muz Cumhuriyeti mi efendi? Sen koltuğunu kaptırmamak için türlü hamleler  yapabilir, daldan dala atlayabilirsin fakat Türkiye Cumhuriyeti’nin kurum ve kuruluşlarının itibarıyla, kişilerin hak ve hürriyetleriyle öyle canının istediği gibi oynayamazsın. Çekirge bir sıçrar, iki sıçrar… Sonunda hakkını gasp ettiğin Ali Bahar ve bağımsız Türk yargısından okkalı bir cevap alırsın…