OYNAK PİYASA
Piyasa neden oynak; Fiyatlar bir türlü yerinde durmuyor. Alan yarın aynı fiyattan alacağından satan ise sattığı fiyata kendisinin alıp tezgâhına, rafına koyacağından emin değil. Piyasalarda güven kalmamış. Tüketici nasıl olsa fiyatlar yükselecek diye lazım olsun olmasın, ihtiyacı var veya yok pazarda, çarşıda ne buldu ise elindeki para yeterince alma yarışında. Satıcı da malını satışta isteksiz. Dolayısıyla mala talep artmakta yeterince arz (üretim) olmayınca da fiyatlar tırmanışa geçmekte.
Piyasalar üzerinde bir başka etken faiz, döviz, petrol ürünleri, altın ve kıymetli maden piyasalarının yurt dışı ve içi dalgalanmalarıdır. Tasarruf sahiplerinin elindeki birikimini en güvenli ve getirisi yüksek olan kıymetli maden veya para birimine yönelmesi fiyatlar üzerindeki baskıyı artırmaktadır.
Piyasanın oynaklığı kendiliğinden mi olmakta yoksa bunu tetikleyen, dürtükleyen birilerimi var?
Hiçbir sosyal, siyasi, ekonomik hadise kendiliğinden gelişmez hatta tabiat olayları bile bir sebebe bağlı olduğu bilinir. Ekonominin istikrarsız, güven vermeyen konuma gelmesi kendiliğinden oluşan bir durum değil. Bir veya birçok etkenin müdahalesi sonucu dengeler bozulur sonunda piyasalar istikrarsızlaşır günü gününe uymayan hatta gün içinde saatlik dalgalanma yaşanır. Böylesi değişken, dumanlı, bulanık ortamdan oyun kurucular dışında hiç kimsenin memnun olmadığı bir iktisadi hayat yaşanır. Kısacası oynak piyasanın oluşmasını sağlayan oynak insanlar iş başındadır.
Vatandaşlar bir birlerine soruyorlar ne olacak bu piyasanın hali, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, işsizlik, fakirlik ne zaman bitecek. Ekonomistler bu soruya çeşitli teorik cevap verirler. Kanaatimce bu işin düzelmesi için başta dürüstlük ilkesi, hak hukuk, kanaatkârlık, adil paylaşım vb. ahlaki değerlerin tüm toplum tarafından benimsenmesi olmazsa olmaz temel şarttır. Oynak, güvenilmez insanların olduğu yerde oynak piyasa, dürüst insanların olduğu yerde dengeli, güvenilir piyasa olur.
İşçi-işveren, üretici-tüketici, çiftçi, esnaf, sanatkâr, tüccar, sanayici, yönetici, siyasetçi, bürokrat, ilim adamı velhasıl toplumun tüm kesimleri dürüst, hakkaniyetli, erdemli, vicdan ve insaf sahibi, elindekini ihtiyaç sahipleri ile paylaşmasını bilen, cömert, birbirlerini seven ve sayan, çalışan, üreten, israftan kaçınan bireylerden oluşursa. İşte o zaman ekonomimiz düzelir, güçlü olur, istikrara kavuşur, problemlerimizde çözülür.
Çözümü başka devletlerin, milletlerin aklında, parasında değil kendi aklımızda, kendi maddi manevi değerlerimizi, mevcut imkânları akıllıca kullanmakta bulmalıyız. Güçlü muhteşem Türkiye hedefinde milletçe kenetlenmeliyiz. İşi ehline vermeliyiz. Çalışanı, üreteni, baş tacı etmeliyiz. İnsanları ayrıştıran değil birleştiren, kaynaştıran, uzlaştıran ekipleri görev başına getirmeliyiz.
Yazımızı merhum hemşerimiz Aykut Edibali’nin hazırladığı Millet Partisi 2002 seçim bildirgesindeki bir paragrafla bitirelim. ”vatandaşı sessizliğe mahkûm ederek, iktidara geçmek ve ülke servetini ve imkânlarını ahbap, yaran, yakın çevresine dağıtmak yolu ne yazık bir hayli eskilere gider. Ama bu çirkin yolu tutanlar, ülkeyi bugünkü kriz felaketine yuvarlayan felaketlerin hazırlayıcıları da olmuşlardır.
Adalet ve hürriyet içinde ülkenin problemlerini çözmek ve gelişme yollarını açmak mümkündür ve gerektir. Ancak kolay değildir. Kolay olmadığını bilmek o doğru işin yapılmasını terke sebep olmaz, aksine elde edilen başarı, mutluluk ve güzelliğin arkasında ciddi bir çaba vardır, gayret vardır, seviye vardır, kalite vardır. Ciddi olalım, dürüst olalım. “1
____________________________
1: https://acikerisim.tbmm.gov.tr/xmlui/handle/11543/940