Ramazan Topraklı: 'Derebucak Zaferi’nin 874. Yıldönümü'
O zaman Laodikya’nın Eğirdir, Satalie’nin Side (Eski Antalya) olduğunu bilmediğim için Haçlıları, Kemer Boğazı’ndaki savaştan sonra Eğirdir’e uğratmamak ve Side’den sonra bugünkü Antalya’ya götürmek gibi iki mühim hata yaptım ve buna göre de tarihlerde bazı sapmalar meydana geldi. Selçuk’ta (Efes) görünen, Haçlıları takip eden Türklerin, Bizans emrindeki Ortodoks Türkler olduğunu fark edemedim. Hatalı olarak Haçlı heyetinin Denizli’de (Laodikya) bir gün kaldığını ve 28 Ocak’taki Derebucak savaşının 21 Ocak’ta yapıldığını yazdım. Gürbüz, Müderris Hacı Hamid Efendi’nin, Haçlıların Derebucak’tan geçtiğini bildirmesini, onun kerameti gibi anlar. Kanaatimce onun kerameti, Haçlılarla ilgili bazı kaynakları daha önce görmüş olması, hocalarından veya birilerinden duymuş olmasıdır. Korkaklığımızdan olacak, o eski kitapları ya toprağa gömdük, ya da yaktık. Sonuçta, Kıral 7. Lui yönetimindeki Haçlılar, Selçuk (23-27 Aralık), Denizli, Dinar, Uluborlu, Kemer Boğazı (12-14 Ocak), Eğirdir (18), Konya yönüne ilerleyerek Gelendost, Kötürnek, Çetince (21), Şarkîkaraağaç, Beyşehir, Derebucak (28 Ocak), İbradı, Selukule (Seleukeia) yoluyla Şubat başında (2 Şubat) Side’ye (Satalie) indiler. Odon dö Döyl’e göre Eğirdir dönüşü Bağlı, Kötürnek, Bahtiyar ve Çetince civarında Türkler Haçlılara tekrar saldırdı. Bağlı’daki Şehitlik ile Kötürnek köyündeki Şehitler Mezarı’nın bu saldırılarla bir ilgisi var mı bilmiyorum. Haçlılar, Derebucak’ta, 28 Ocak Çarşamba günü Türklerin saldırısına uğradı ve çok büyük kayıp verdiler. II. Haçlı seferinde 26 Ekim 1147’de Eskişehir’de, 28 Ocak 1148’de de Derebucak’ta büyük zaferler kazanan Selçuklu Sultanı Sultan Mes’ûd ile kumandan ve askerlerini büyük saygıyla anıyorum. Ammûriye- Cellika (Seleukeia)- Deniz (Side) Yolu (Tıpkı Bs., el-İdrîsî, 1984: 264).Tarihçilikte ileri değil, geri gittik. Değerli okuyucu, yukarıda Müderris Hacı Hamid Efendinin 100 sene önce dediklerini gördünüz. Benzer şekilde, merhum Yılmaz Öztuna, bundan 50-60 sene evvel, 1970’lerde yazdığı Büyük Türk Tarihi adlı eserinde, Yalvaç Meydan Muharebesinden bahseder. Niyazi Akşit’in yazdığı Lise tarih kitabında ise Yalvaç yakınlarında Türklerin, Haçlılara şiddetli bir saldırı yaptıklarını yazar (yıl 1148). Hâlbuki Demirkent, Baykara, Altan ve Togaç ise, 14 Ocak’ta vuku bulan Yalvaç Meydan Muharebesini, Türk hududundan 240 km. uzağa ve 01 Ocak günü, Aydın-Kuyucak yanı, Büyük Menderes kıyısına; 28 Ocak’ta yapılan Konya-Derebucak Savaşını da Denizli-Acıpayam arasına, huduttan 160 km uzağa, 08 Ocak gününe ve Kazıkbeli’ne götürürler. Merhume Demirkent, hududu Eğirdir Gölü’nden geçirdiği hâlde, Ebru Altan, kendi görüşünü doğru sanır ve Odon’un “Türk-Bizans hududu üzerinde yürüyorduk” kaydına göre hudut, Denizli-Antalya yolu der (2003: Har.1). Hâlbuki Odon’un kaydı, Antióchette (Aydın-Kuyucak?) savaşı ile Laodicée (Denizli?) arası içindir. Ve 1122 ile 1182 yılları arasında Uluborlu Bizans’a aittir. Uluborlu 1182, Isparta 1204, Antalya 1207’de fethedilmiştir. 1304 yılında Sasa(n) Bey tarafından fethedilen Johanne kilisesi ile ünlü Meryem ve İsa heykelinin bulunduğu Efes, Gelendost-Efes’tir (Pahimeris, 2009: 100-101; Vittek, 1999: 39). Odon, “Ermiş Jan’a ait, küçük bir tümseğin üzerine inşa edilmiş, etrafı duvarlarla çevrili mezar, kutsal emanetler, Selçuk-Efes’te” der ki hatadır. Çünkü onların kutsalları, Gelendost-Efes’in de içinde bulunduğu, adı üzerinde Firikya Salutaris’tedir (Topraklı, 2011: 78). Odon dö Döyl’de çok takdim tehir var. Balıkesir-Edremit arasını yarım gün olarak tayin eder, Ermiş Jan’ın mezarı ve kutsal emanetler meselesi de hatalıdır. Odon’a göre 14 Ocak günü vuku bulan Yalvaç Meydan Muharebesinden 12 gün sonra 26 Ocak günü Beyşehir-Karadiken (Kara-tekin) civarında Türkler, Haçlıları tekrar takibe başlar. İki gün sonra, 28 Ocak Çarşamba günü, Haçlıların önü ile arkasının birbirlerinden koptuğunu gören Türkler, Kıralın da içinde bulunduğu arka kısma saldırmış ve Haçlılara büyük zayiat verdirmişlerdir. Kıral 40 korumasını kaybetmiş, bir ağacın dallarına tutunarak ve akşamın bastırmasıyla canını zor kurtarmıştır. Odon, verdikleri kayıpları, “Fransa’nın çiçekleri, Dimaşk’ta meyve vermeden burada soldu” diye tasvir eder (Togaç, K.6, 14). Hocaların hocası, Gıyasettin Keyhüsrev’in 1211’de vuku bulan Alaşehir savaşı için Manisa-Alaşehir der. Demez ki, Manisa-Alaşehir, ilk defa 1390 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından fethedildi. Nasıl olur da fetihten 179 yıl evvel yapılan bir savaşın adı, Türkçe bir isimle ve “Alaşehir Savaşı” olarak anılır? Hâlbuki bundan 78 yıl önce, harp tarihçisi biri (bk. Feridun Dirimtekin, TDVİA, Md. Semavî Eyice), 1944’de yazdığı Konya ve Düzbel (1146-1176) adlı kitap s.74’de, 1211 yılındaki bu savaş için, “Yalvaç muharebesi” der. Bundan haberim yokken, “Alaşehir savaşı da Kemer Boğazı’nda yapıldı” dediğimi, zamanın TTK Bşk. Refik Turan iyi bilir. Bu eserde Yalvaç muharebesi adını görünce kitabı alıp, doğruca Refik Beye gösterdim; o da “sen haklısın galiba Ramazan Bey” demişti. Çünkü biz, Lâdik’in Eğirdir, Alaşehir’in Yalvaç olduğunu fark etmiştik. Benzer bir şey, Amourios için oldu. Biz Amourios kelimesini görür görmez, bunun Amorionlu, yani Uluborlulu olduğunu düşünmüş ve bu hususu dillendirmeye başlamıştık. Hatta 2015 yılında bu konuda “Hamideli Tarih 02”, adlı yayında “Alès Amourios Kim?” başlıklı bir makale bile yazmıştım. Daha sonra, TTK kütüphanesinde çalışırken, Zerrin Günal (Öden) hocanın 1998 yılında Belleten’de çıkmış olan “Türkiye Selçuklu Sultanı II. Gıyaseddin Mes’ûd Hakkında Bazı Görüşler” adlı bir makalesine rastladım. Bu makalede Ales Amourios için “Amourionlu Ali” denilmişti. Belleten’i alıp, TTK Başkanı Refik Beye gösterdim ve o anda Zerrin hocaya telefon ettim. O, “Amourionlu Ali” demiş olamayacağını, makaleye bakıp döneceğini söyledi. Ama kendisine birkaç defa hatırlatmama ve aradan beş-altı yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ dönmedi.