Fransa Suriye Sınırımıza yerleşmek istiyor!
Suriye’de Beşşar Esed rejimi düşerken 1963 yılından bu yana iktidarda olan Baas yönetimi sona erdi. Kim ne derse desin ortada fiili bir durum var. Bu değişimin arkasında duran Türkiye, Suriye muhalefetini doğrudan destekleyerek önemli bir rol oynadığı gibi uluslararası ve bölgesel ittifaklardan ve pozisyonlardan oluşan karmaşık bir ağın yönetimini de üstlendi.
Bu değişimin önünü açmak ve sorunsuz bir şekilde kabul edilmesini sağlamak için İran ve Rusya’nın Suriye’deki nüfuzunu sınırlandırmaya çalıştı. Türkiye, Suriye savaşı trajedisini sona erdirmedeki bu başarısının ardından kendisini sadece Ortadoğu’da değil, Kızıldeniz bölgesinde ve Afrika Boynuzu’nda da önemli ve etkili bir aktör ve bölgesel istikrar sağlayıcı bir güç olarak sundu.
Türkiye aynı zamanda Somali ve Etiyopya arasında limanların kullanımı konusunda yaşanan ve neredeyse Afrika Boynuzu’nda yeni bir bölgesel savaşın fitilini ateşlemesine ramak kalan gerginliği ve anlaşmazlıkları da başarıyla dizginledi.
Türkiye, 12 Aralık 2024 tarihinde imzalanan ve Etiyopya’nın Somali’nin egemen otoritesi altında Kızıldeniz’in uluslararası sularına güvenilir ve sürdürülebilir bir şekilde erişimini garanti eden Ankara Anlaşması’nı imzalamak üzere iki ülkeyi bir araya getirmeyi başardı.
Türkiye’nin bölgedeki son hamlelerinin, Donald Trump’ın ABD başkanlık görevini devralacağı tarih yaklaşırken özellikle Batı’nın ve Avrupa’nın desteğiyle durumu yeniden düzenleme çabasına girmesi ihtimal dışı değil. Çünkü Trump’ın Rusya ile yakınlaştığı biliniyor. Batı dünyası adına dünya polisi -jandarması- rolünü oynamak yerine küresel politikaları bölgesel oyunculara devretme niyetinde olduğu düşünülüyor.
Trump ve Putin arasındaki yakınlaşma çerçevesinde bu anlaşmalardan bazıları Ortadoğu, Doğu Afrika ve Kızıldeniz’de artan kaos nedeniyle büyük bir ekonomik sarsıntı yaşayan Avrupa’nın işine gelmeyebilir. Belki de Avrupa’yı, Eski Dünya kıtalarının bu çalkantılı bölgesinde önemli bir aktör olarak konumunu sağlamlaştırması için Türkiye’nin müttefikliğine destek vermeye iten de budur. Ancak Avrupa tek blok değil.
Fransa Lübnan Genelkurmay Başkanını Cumhurbaşkanı seçtirdi
Lübnan’da cumhurbaşkanlığı adayları arasında öne çıkan Genelkurmay Başkanı Joseph Avn’a, Fransa’nın öncülüğünde uluslararası destek sağlandı. Aralarında Hizbullah’ın da olduğu Lübnan’daki tüm siyasi güçleri ziyaret eden Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Özel Lübnan Temsilcisi Jean-Yves Le Drian, ABD, Fransa, Suudi Arabistan, Mısır ve Katar’ı içeren Beşli Komite’nin Avn’ın cumhurbaşkanlığını ‘Lübnan için en iyi seçenek’ olarak desteklediğini söylemişti.
Lübnan Meclisinde dün gerçekleştirilen 13. oturumda, Genelkurmay Başkanı Joseph Avn ülkenin yeni cumhurbaşkanı seçildi. Genelkurmay Başkanı Joseph Avn, Meclis’te yemin etti.Lübnan Anayasası’na göre Cumhurbaşkanı Maruni Hristiyan, Başbakan Sünni, Meclis Başkanı ise Şiilerden seçiliyor.
Fransa;Lübnan’daki mevcudiyetini istediği adayın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle sonuçlanınca kısmen rahatlamakla kalmadı, gözünü Suriye’ye dikti. Suriye’deki yeni yonetimle diyolog arayışından ayrıca Türkiye sınırındaki ayrılıkçı terörist unsurlarla temas ediyor.
Fransa PKK/YPG ile işbirliğinde Suriye sınırımıza konuşlanmayı planlıyor
Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi Yürütme Konseyi’nin eş başkanı, Suriye’nin kuzeydoğusunda faaliyet gösteren Demokratik Birlik Partisi (PYD) yetkilisi İlham Ahmed, Fransa ve ABD birliklerinin Türkiye sınırındaki durumu güvence altına almaları için görüşmeler yaptıklarını söyledi. PYD/YPGliler Türkiye destekli SMO ile DSG arasındaki çatışmayı durdurma çabaları kapsamında ABD ve Fransa birliklerinin Rojava’daki sınır bölgesini güvence altına alma konusunda görüşmeler yapıyor.
Plan şu; ”ABD ve Fransa gerçekten tüm sınırı güvence altına alabilir. PYD/YPGliler de bu askeri koalisyonla ilgili sorumluluğu üstlenmeye hazır. Fransızlar terör örgütünü korumaya alarak Türk Silahlı Kuvvetlerini herhangi bir askeri harekattan uzak tutmaya calışacaklar.
İlham Ahmed, “Fransızlardan, silahsızlandırılmış bölgenin güvenliğini sağlamak, bölgeyi korumamıza yardımcı olmak ve Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak için sınıra asker göndermelerini istiyoruz” diyor. Neymiş Fransa Türkiye’yi sınırda varlığını kabul etmeye ikna ederse barış sürecini başlatabilirlermiş. Önümüzdeki haftalarda her şeyin çözüleceğini umuyorlarmış.
Bizim ellerde ne derler? Ne demezler ki? Mesela umduğun dağlara kar yağdı derler, uma uma döndü sarı muma derler, alçaklara kar yağdı üşümedin mi, sen bu işin sonunu düşünmedin mi derler ?
Fransa haddini aşıyor
Fransa özellikle Afrika’daki sömügelerinde büyük sorunlar yaşıyor.Çok güvendiği lejyonlar arkalarına bakmadan kaçıyor. Fransa öncelikle Ortadoğu’da tutunmak istiyor. Bu amaçla Kürtlere neredeyse yüzyıldır yatırım yapıyor. Şubat 1983’te kurulan Kürt Enstitüsü bu çabanın ürünü.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron geçtiğimiz pazartesi yaptığı açıklamada Paris’in, Suriye’deki Kürtleri yalnız bırakmayacağını söylemesi de bu niyetin dışa vurumu. Akılları sıra kuyruğu dik tutmaya çalışıyorlar.
Bu durum ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot’un Paris’te yaptığı görüşmede de gündeme geldi. Barrot “Suriye Kürtleri siyasi geçiş sürecinde yerlerini bulmalı. Çünkü onlar, IŞİD’e karşı bizim silah arkadaşlarımızdı,” demişti.
Fransız Bakan diyor ki “Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarının sağlanabilmesi kadar Suriyeli Kürtlerin güvenlik çıkarlarının ve ülkelerinin geleceğini inşa etme hakkının korunması için çabalarımızı sürdüreceğiz.”
Ayrıca Fransa’nın hala Suriye’de YPG’ye önceki destek döneminden kalma bölgedeki özel kuvvetlerden oluşan birkaç düzine askeri olduğunu, bu askerlerin Paris’in SDG’ye sağladığı silahlar ve eğitim desteği kapsamında görev yaptığını belirtmişti.
Bu domuzsever Galyalıların aklına şaşırmamak mümkün mü? Gelirlerse kendi mezarlarını kazacak olduklarını bilmiyorlar mı? Onları köstebek gibi kazdıkları, betonladıkları tünellere nasıl gömerler haberleri yok. Maginot Hattı dahi inşa etmiş olsalar Türk askerine vız gelir tırıs gider.
ABD’nin IŞİD bahanesinin aslı astarı yok
Biden yönetiminin ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Beşşar Esed rejiminin devrilmesinin ardından terör örgütü DEAŞ tehdidinin yeniden güçlenmesini önlemek amacıyla askerlerinin Suriye’deki varlığını sürdürmesi gerektiğini düşünüyor. Varsın düşünsün, nasıl olsa şunun şurasında bir kaç hafta sonra adı bile hatırlanmayacak.
ABDliler için IŞİD üyelerinin ailelerinin tutulduğu kamplarda bulunan çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 40 bine yakın kişinin akıbeti sözde kaygı unsuru. Bu nedenle YPG’nin kontrolündeki cezaevlerinde tutulan ve sayıları 10 bini bulan IŞİD üyelerinin bölgede yaşanabilecek gerilimlerden faydalanarak kaçmaları ya da serbest bırakılmalarını gerekçe göstererek, terör örgütü ile işbirliği yapan ABD yetkililere Türkiyenin teklifi; bölgede hem YPG hem de IŞİD sorunu kökten çözecek çözüm içeriyor.
Nitekim MilliSavunma Bakanı Yaşar Güler de Aralık ayında yaptığı bir açıklamada iş birliği konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hazır olduğunu kaydetmiş ve şu ifadeleri kullanmıştı “ABD’ye ‘Terör örgütü PKK/YPG ile hareket etmeyi bırakın. Görevlendireceğimiz üç komando tugayı ile DEAŞ’a [IŞİD] karşı birlikte mücadele edelim’ dedik. Hatta onlara binlerce DEAŞ’lı teröristin ve ailelerinin tutulduğu El-Hol kampının kontrolünü sağlayabileceğimizi ilettik.”
Ancak Bakan Güler, Ankara’nın bu önerisine ABD’nin sessiz kaldığını ve YPG ile çalışmaya devam etmeyi tercih ettiğini belirtti. Anlaşılan sığır çobanı coniler ipe un seriyorlar. Lakin Türklerin sabrı da bir yere kadar. Ortadoğu coğrafyasında her geçen gün Yankee go home! nidaları yükseliyor.
Türkleri tanımayanların anlaması gerekenler
Yabancı uzmanlara göre Suriye’de faaliyet gösteren çeşitli karşıt güçlere rağmen en basit stratejik terimlerle – rejimin düşüşü Türkler tarafından yapılan büyük bir hamledir. Suriye’de faaliyet gösteren isyancı gruplar arasında iki ana oyuncu Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) ve Özgür Suriye Ordusu’dur (ÖSO). Birincisi, Türkiye’den etkilenen yarı bağımsız bir örgüttür ve onun izni olmadan faaliyet gösteremez. Özgür Suriye Ordusu zaten tamamen Türk kontrolü altında olan doğrudan bir Türk vekilidir.
Türkiye’nin Suriye’de iki temel çıkarla faaliyet gösterdiğini anlamaları gerekiyor: Birincisi, Türkiye’de faaliyet gösteren ve Türk toprakları da dahil olmak üzere bağımsız bir Kürt devleti kurmak isteyen yeraltı bir Kürt örgütü olan PKK tarafından kontrol edilen özerk bölgeleri ortadan kaldırmak.
Doğal olarak, Türkiye bunu ulusal güvenliğine yönelik doğrudan bir tehdit olarak görüyor. Tarihte ilk kez, Kürt ayrılıkçı örgütü, destekleyici Amerikan güçlerinin koruması altında Suriye’deki tüm Kürt bölgelerinde sürekli toprak kontrolü elde etti. Bu açıkça Türk öfkesini kışkırtıyor.
Türkiye’nin ikinci çıkarı, iç savaş patlak verdiğinde topraklarına gelen ve beş milyon olduğu tahmin edilen Suriyeli mültecileri geri döndürmek. Erdoğan, ülkedeki varlıkları konusunda önemli bir siyasi baskı altında. Geri dönüşlerinin ancak Suriye’nin evlerine dönmelerine olanak tanıyan temel ekonomik istikrara kavuşması durumunda mümkün olacağını biliyor.
Yeni Enerji nakil hattı
Fransa’nın ve diğer Avrupa ülkelerinin ihtiyaç duyduğu ve tedarikte zorlandığı doğalgaz ve petrol için yeni bir proje gündemde. Yeni yılın ilk gününde Ukrayna, Avrupa’ya kendi topraklarından geçen tüm gaz sevkiyatını durdurdu.
Ukrayna’nın Rus gazının kendi toprakları üzerinden Avrupa ülkelerine geçişini durdurma kararını desteklediklerini dile getiren Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı John Kirby, bu hamleyi Rusya’nın ekonomik fırsatlarına yönelik ‘büyük darbe’ olarak nitelendirse de asıl büyük darbeyi Avrupa aldı.
Suriye’nin enerji kaynakları
Uzmanlara göre ülkenin doğal gaz sahalarının çoğu Şam yönetiminin kontrolündeki bölgelerde bulunuyor. Petrol sahalarının büyük kısmı ise Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolündeki kuzeydoğu bölgelerinde.
Almanya ve Fransa Dışişleri Bakanları, Avrupa Birliği adına Suriye’ye giderek Şam’da ülkenin geçici yeni lideri Ahmed eş-Şera ile bir araya gelmelerinin nedenlerinden birisi de Suriye’nin enerji kaynaklarından faydalanabilmek. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot ve Alman mevkidaşı Annalena Baerbock’un ziyareti Batı ile yeni yönetimin ilk üst düzey teması anlamına değerlendirilmişti.
Suriye’de Baas rejiminin düşmesi, durdurulan ve aralarında Avrupa’nın Rusya’ya alternatif aradığı bir dönemde Katar doğal gazının Suriye üzerinden Avrupa’ya ihracına kapıyı aralayan, Türkiye-Katar Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin de olduğu birçok lojistik projenin yeniden gündeme gelmesini sağladı.
Avrupa ve Asya arasındaki ticaret ve ulaşım yollarının kesiştiği Ortadoğu’da oldukça önemli stratejik bir konumu olan Suriye’nin Akdeniz’de büyük doğal gaz rezervlerine sahip olması, onu kaynaklarını kontrol etmek isteyen büyük güçlerin hedefi haline getiriyor.
Suriye’de istikrarın sağlanmasının projenin hayata geçirilmesinin önündeki en büyük zorluk olduğunu belirtilirken, bölgesel ve uluslararası taraflarla ilişkilerini geliştirmek isteyen Suriye’deki yeni yönetimin, ilgili tüm bölgesel tarafların onayına ihtiyacı var.
Bu proje bölgede yeni bir ekonomik aşama için sıçrama tahtası haline gelebilir. Proje enerji alanında yeni bir bölgesel iş birliği döneminin başlangıcı olabileceği gibi ilgili tüm taraflar için stratejik kazanımlar sağlayabilir.
Projenin veto yememesi için, projenin faydalarından birinin de Avrupa’nın Rusya’dan tedarik edilen doğal gaza olan bağımlılığını azaltmak ve böylece Avrupa’da doğal gaz kaynaklarının çeşitlendirilmesini teşvik eden stratejik bir enerji alternatifi sağlamak olduğu fikri öne çıkarılıyor. Bence çok akıllıca.
Projenin Suriye’deki yeni yönetime önemli ekonomik getirilerden faydalanma ve yeniden yapılanmaya katkıda bulunma fırsatı sunduğu ortada. Ayrıca boru hattı; Katar, Türkiye ve komşu ülkeler başta olmak üzere, bölge ülkeleri arasında stratejik bir iş birliği alanı olması nedeniyle bölgesel ortaklığı da güçlendirebilir.
Katar, 2009 yılında 10 milyar dolarlık bir yatırımla doğal gazını Avrupa pazarlarına iletmek amacıyla Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya doğalgaz taşıyacak bin 500 kilometrelik bir boru hattı inşa etme girişimini başlattı. Ancak proje, dönemin Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed tarafından, Avrupa’nın başlıca gaz tedarikçisi olan müttefiki Rusya’nın çıkarlarını korumak amacıyla reddedildi.
Beşşar Esed’in Suriye’den kaçmasının, Katar doğal gazının Suudi Arabistan ve Suriye üzerinden önce Türkiye’deki Nabucco Doğalgaz Boru Hattı’na bağlanması, oradan da Avrupa’ya bir boru hattıyla taşınması projesinin yeniden canlanmasının önünü açtığı bir gerçek.
Rusya, Avrupa’nın ekonomik refahının ucuz Rus enerji kaynaklarına bağlı olduğu anlatısını, indirimli fiyatlarla Avrupa gaz pazarını stratejik olarak tekeline alarak beslemeyi başarmıştı. Avrupa’nın artık iki ana seçeneği var.
Rus boru hattı gazına sonsuza dek son verebilir ve alternatif kaynaklarla güvenli, dayanıklı bir ekonomi inşa edebilir. Ya da ekonomik baskılar altında ezilip kısa vadeli indirimlerle bir dizi anlaşma yoluyla bağımlılığa geri dönebilir.
Avrupa’daki tüccarlar son üç yıldaki dersleri görmezden gelip Rus gazını geri getirmek için yaratıcı yollar bulabilirler. Anlaşmayı politik olarak daha makul hale getirmek için Rus gazını Azeri gazı olarak gizleme önerileri de araştırılıyor.
Baltık ülkeleri ve Polonya enerji kaynaklarını geri dönüşü olmayan noktanın ötesinde çeşitlendirdi, diğer Avrupa ülkeleri, özellikle yüksek enerji fiyatlarından en çok etkilenen bölgeler, Avrupa Birliği (AB) Rus enerji kaynaklarının geleceğine ilişkin yetkisinde Rus boru gazı için açık ve yasal olarak bağlayıcı bir son tarih belirlemediği sürece Moskova ile anlaşmalara geri dönme riskiyle karşı karşıya.
Slovakya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ve Avusturya gibi denize kıyısı olmayan ülkeler artık sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) terminallerine erişebiliyor, ancak indirimli fiyatların cazibesi devam ediyor.
Türkiye her durumda kazançlı çıkan ender ülkelerden. Türk devket aklı böyle birşey!
Kısmi Kaynakça
https://www.rudaw.net/turkish/world/090120254
https://www.bbc.com/turkce/articles/czx5x4q5g32o
https://www.institutkurde.org/info/qui-sommes-nous-s-1232550918
https://www.hudson.org/foreign-policy/israel-making-mistake-erdogan-michael-doran
https://www.konuyorum.com/2024/12/05/fransa-lubnana-askeri-birlikler-gonderebilir/.html
https://tr.euronews.com/2025/01/09/pydli-ahmed-fransa-ve-abd-suriyenin-kuzey-sinirini-koruyabilir
https://www.cnnturk.com/dunya/son-dakika-haberi-lubnanin-yeni-cumhurbaskani-joseph-avn-oldu-2217683
https://turkish.aawsat.com/ekonomi/ 5098806- esed- rejiminin-düşmesi-avrupaya-giden-doğal-gaz-boru-hattı-projesini-yeniden
https://turkish.aawsat.com/dünya/5095343-türkiyenin-ortadoğudaki-bölgesel-nüfuzunun-yeniden-şekillenmesinin-boyutları
https://www.atlanticcouncil.org/blogs/new-atlanticist/russia-ukraine-energy-divorce-offers-chance-europe-energy-security/
https://anlatilaninotesi.com.tr/20250109/abdden-rus-dogalgazin-transitini-kesen-ukraynaya-destek-politikamizla-uyumlu-1092479739.html