KAZANMAK BAZEN KAYBETMEKTEN BETERDİR

İnsanlar bu dünyaya asla başıboş olarak yaratılmamışlar; yesinler, içsinler, gezsinler, meşru, gayri-meşru işler yapmaları için gönderilmemişlerdir.

Herkes akılbali çağından sonra ektiklerini biçecek, dünya ve ukba hayatında karşılığını görecektir inancı İslam peygamberinin yol haritasıdır.

O nedenle hiç kimse makyevalist bir dünya nizamı ya da kapitalist sömürü sistemi figüranı olmamalıdır.

Bedir savaşını kazanan İslam Peygamberi etrafına toplanan ashabına; “Biz şimdi küçük savaşı kazandık sıra büyük savaşı kazanmaktır” buyurduğunda ashabı, “Ya Rasulallah o kazanılmak istenilen büyük savaş nedir?” diye sorunca Yüce Peygamber, “En büyük savaş nefis terbiyesidir, nefsin emarelerine dur demektir” karşılığını vermiştir.

ŞİMDİ GELELİM GÜNÜMÜZE

Siyasi partilerden, sivil toplum örgütlerine kadar yeniden güven tazelemek ve seçilmek için hiçbir sınır tanımadan büyük bir uğraş içinde olduklarını herhalde bilmeyen yoktur inancı bugün kamuoyuna yerleşen bir algı olarak karşımız da değil midir? Yediği lokmanın hesabını yapmak bir tarafa; ”Rabbena hepbena“ emperyalist Siyonist kültürünün emir kulu olmaktan yakasını ve paçasını kurtaramayan her kim olursa olsun, önce kendine, sonra yakın çevresine, sonra içinde bulunduğu milletler ailesine ve tüm insanlığa kurşun sıkarken esas kendisinin yaşadığı ve tabut ötesinde yaşayacağı hayatını zindan etmekte olduğunun acaba hiç farkında mıdır? bilmiyoruz. Siz önce minareyi çalacaksınız daha sonra kılıf hazırlayacaksınız. Sonra da “ben minareyi çaldım? diye caka satacaksınız. Hiç kimse unutmamasın ki mızrap çuvala sığmaz yani gizli kalmasını istediğiniz hiçbir şey asla gizli kalamaz. Zira “yerin kulağı vardır” sözü atalarımızın bize miras bıraktığı en büyük servettir. Sandık savaşında sizin satın aldığınız ya da kiraladığınız zavallılar size belki dünyanıza hizmet etmiş olabilir. Fakat bilerek ya da kalben inanarak bir yanlışa rıza gösteren her kim olursa olsun destek veren kişi veya kişilerin zincirleme günahlarına ortak olduklarını hiçbir zaman unutmamak gerektiğini kulalarımıza bir küpe olarak saklamak zorunda olduğumuz bilinci ve inancıyla hayatımıza yön vermek zorunda olduğumuzu unutmamalıyız.

ÖKÜZÜN ALTINDA BUZAĞI ARAYANLAR

Yukarıda ifade edilen cümlelerde; “Anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az” mesajını vermeye çalıştık.

Ama kıblesi bozuk olanlar için; “Kellim kellim layefah“ (konuş, konuş boşuna) yazıp çizdiğimizi gülerek geçiştirebilirler fakat unutulması ki; Yüce kitabımızda; “Zerrece bir iyilik yapan onun karşılığını ve yine zerrece bir kötülük yapan da yine onun karşılığını görecektir” fermanı geçerliliğini kıyamete kadar muhafaza edecektir. Siz böyle bir ferman için “iman ettik” diyerek gereklerini yerine getirebilirsiniz ya da “hayır ben bir ateistim, Allahsızım, kitap bilmem ben kitapsızım da? diyebilirsiniz. O zaman bizim size söyleyeceğimiz; “Paşa gönlünüz bilir” demekten başka bir sözümüz olamaz.

AHMET TURAL’IN DİVAN BAŞKANLIĞI YAPTIĞI ŞOFÖRLER ODASI SEÇİMLERİNİ KAZANANI MEHMET YÜCEDAĞ YA DA KAYBEDEN HASAN KINAY İÇİN NE DENEBİLİR?

“Kellerle sağırlar bir birlerini ağırlar” yakıştırması yapılabileceği gibi aslı yok yaylasında iki düşman ya da dizilerde çok alışık olmadığımız kötü polis, iyi polis yakıştırması yapılan bir algının figüranları mıdırlar? bilmiyoruz… 

Ama bildiğimiz bir şey varsa onların tek dertleri var: ne olursa olsun kaybetmemek, kazanmak…

Sonuca gitmek için İtalyan tarihçi Makyavel, adı üzerinde Makyavelizm sistemin bir öğesi olarak karşımıza çıkmışsa bu yol ve yöntemle yol almak, sonuç almak isteyen ve bedbahtlar tarih boyunca hep olagelmişlerdir.

Bilhassa çok partili sistemi benimseyen ülkelerde geçerliliğini kurmaya çalışan Makyavelizm anlayış ve sistem her halde kıyamete kadar varlığını koruyacaktır diyenlere bizde hak vermemezlik edemeyiz diyoruz.

Elimizde kongre günü her tarafta gözüken ve görülen delege listelerindeki çok kişinin indirme ve bindirme kıtalar gibi gözükmüş olmalı ki seçim günü ortalık adeta savaş alanı gibiydi.

Kırılan çeneler, açılan kaşlar ve dağılan organların varlığından bahsedenlere bizde inanarak yola çıktık ve yazdık.

Rakip aday Hasan Kınay 40 oyda daha alsaydı şimdi başkan Mehmet Yücedağ ve arkasında bekçilik yapan Ahmet Tural ve yandaşları en önemli bir rant üstünden olabileceklerini farkında olmalıdırlar ki işi sağlam tutmuşlar, önceden minareyi çalmışlar, delege listelerini nizami hale getirerek sonucu nizami bir hale getirerek beklemeye başlamışlardır.

Sonuçta Hasan Kınay seçimi kaybedince açtığı hukuk davasını yakın takibe aldık ve iz sürdük; iki kişinin şaibeli oy kullandıklarına dair bilgilerini haber sitemizde yayınladık

SEHVEN yazılan TC‘leri 1 saat içinde kaldırmış olmamıza rağmen “öküzün altında buzağı arayanlar”ın muhatabı olduk. Adeta yargıyı yanıltarak açılan 2 davada maalesef paçamızı kaptırdık ve kişisel verileri paylaşmaktan açılan 2 ayrı davadan yargılandık ve zarar gördük.

Her ne kadar her 2 itirazımıza Antalya İstinaf Mahkemesi değerlendirmiş ve kısmen onaylanan 2 davanın birincisinden 1 yıl önce 24 saat açık infazda alı konulduktan sonra ikincisinden de infaz yasasındaki çok farklılık yorumları karşısında devletimize tabii olduk ve tahmin ettiğiniz gibi olmamız gerektiği yerdeyiz.

Kainatı yoktan var eden Yüce Mevla’nın kader çizgimizde ne varsa; ”Lütfunda hoş kahrında hoş” diyerek ve de; “sabredenler kurtuluşa erenlerdir” yüce fermanına boyun eğdik ve teslim olduk. O nedenle

1.Açığa davayı geri çeken Hasan Kınay deli kanlılık sınavından sınıfta kalmıştır.    

2.Mehmet Yücedağ ve avanesi seçimi kazanmıştır ama kamu vicdanında yara almıştır.

Değerli okurlarım bundan sonra bu konunu üzerinde Allah ömür verirse durmaya devam edeceğiz. Isparta’da varlığını devam ettiren rant imparatorluğunun temellerinin sarsılması ve yıkılması için halkımız adına sağlam bir irade ve öz güvenimizle durmaksızın yazmaya devam edeceğiz…

Bekleyiniz…  

Mehmet Ali Çelik