Erdoğan’dan BM’ye tarihi çağrı: Barış için birlik mekanizması

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler (BM) 79. Genel Kurulu kürsüsünden dünyaya hitap etti. Rusya-Ukrayna savaşından iklim krizine, LGBT dayatmasından Suriye krizine kadar pek çok konuya değinen Erdoğan’ın ana gündem maddesi soykırımcı İsrail’in attığı kural tanımaz adımlardı.

BM’nin mevcut yapısıyla kimi olaylarda çok yetersiz kaldığının altını çizen Erdoğan’ın en önemli cümlelerinden biri de BM Genel Kurulu’nun ‘barış için birlik mekanizmasını işletmesi’ yönünde çağrısıydı.

Bu mekanizmanın ne olduğunu, uygulanması durumunda nasıl bir süreç izlenebileceğini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bunu en üst düzeyde dile getirmesinin muhtemel yansımalarını uluslararası hukuk alanında ülkemizin yetiştirdiği en önemli isimlerden biri olan Prof. Dr. Selami Kuran ile konuştuk.

Sovyetler’in şerhini aşmak için kullanıldı

Söz konusu çağrıda geçen ‘barış için birleşme kararı alın’ cümlesinin ‘barış için birlik mekanizmasına’ işaret ettiğini söylüyor Prof. Dr. Kuran. Bu yöntemin ilk kez 1950 yılında işletildiğinden bahsediyor.

Hatırlanacağı üzere o dönemde Kuzey Kore ile Güney Kore arasında devam eden savaş için BM adım atmak istiyor ancak BM Güvenlik Konseyi’nin üyesi Sovyetler Birliği’nin şerhi ile bu mümkün olmuyordu.

İşte burada farklı bir yol izlendiğini söylüyor Prof. Dr. Kuran ve tıkanan sistemi aşmak için Genel Kurul kararı alındığı bilgisini paylaşıyor. Buna dayanak olarak BM’nin kuruluş şartlarında yer alan bir detaya atıfta bulunulmuş.

"BM, Kore'deki sürece doğrudan müdahil olabildi"

Prof. Dr. Kuran’ın anlattığına göre BM’nin asil görevlerinden biri uluslararası barış ve güvenliğin korunması. Burada da birinci derece sorumlu ve yetkili olan adres BM Güvenlik Konseyi.

Ancak BM Güvenlik Konseyi’nden bir üye atılacak adımı veto ederse sistem işlemez hale geliyor. “O zaman ikincil sorumluluk devreye girer.” diyor Prof. Dr. Kuran. Barış ve güvenlik için yetkinin BM Genel Kurulu’na geçtiğini kaydediyor.

Bu örneğin ilk kez 1950’de yaşandığını ve ABD’nin tüm baskılarına rağmen Sovyetler Birliği’nin vetosu nedeniyle Kore’ye BM’nin müdahil olamadığından bahsediyor. “ABD, ‘ikincil sorumluluk’ meselesini devreye soktu ve konu BM Genel Kurulu’nda ele alındı. Oylamada onay çıktı ve BM, Kore’deki sürece doğrudan müdahil olabildi.” diyor.

Başka zamanlarda da benzer kararlar alındı

Prof. Dr. Selami Kuran, BM’nin benzer kararı sonraki yıllarda da aldığına dikkat çekiyor. Ancak bir farkla… 50’deki kararın ardından 1982 ve 2002’de aynı yol izlenmiş olsa da bu kez sadece siyasi, ekonomik yöntemler tercih edilmiş. Yani askeri bir müdahale seçeneği işletilmemiş.

Özellikle Filistin meselesinde BM’nin birçok kez acil toplanma kararı almasına rağmen ortaya çıkan sonucun daha çok diplomatik söylemler ve çok kısıtlı yaptırımlarla şekillendiğini vurguluyor Prof. Dr. Kuran. Ardından şöyle devam ediyor:

“BM Güvenlik Konseyi için herkesin konuştuğu ama kimsenin yüksek sesle dile getirmediği bir husus var. Bu teze göre, eğer BM Güvenlik Konseyi’nde daimi üyelerden biri için kuvvet kullanımı kararı alınırsa bunun 3. Dünya Savaşı’nı başlatma riski oldukça yüksek. Bu nedenle barış için birlik mekanizmasının işletilmesinde daha çok siyasi ve ahlaki bir ağırlık tercih ediliyor.

Bugün geldiğimiz noktada BM Güvenlik Konseyi yine tıkandı. Orada ABD varken İsrail’e karşı bir karar alabilmeniz mümkün değil. İşte bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yine önceki örneklerde olduğu gibi ikinci organ olarak BM Genel Kurulu’nun devreye girmesi çağrısı son derece değerli. Burada ‘olur ya da olmaz’ meselesinden ziyade en üst düzeyde bu teklifin yapılmış ve tarihe not düşülmüş olması dikkate değer.”

BM sistemi felç oldu

Son dönemlerde BM gibi küresel bazı yapıların artık miadını doldurduğu konusu yüksek sesle tartışılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıkça dile getirdiği “Dünya 5’ten büyüktür” vurgusu da işte tam olarak bunu söylüyor.

Prof. Dr. Kuran da BM’nin mevcut yapısının felç olduğunu ve çok acil bir şekilde reformlara imza atamazsa geleceğinin pek parlak görünmediğinin altını çiziyor.

2. Dünya Savaşı sonrası yeniden formatlanan küresel sistemin günümüz konjonktürüne uymadığına dikkat çeken Prof. Dr. Kuran, sözlerini şöyle tamamlıyor:

“Gelinen noktada işlevsiz ve yetersiz bir yapı görünümündeler. BM Güvenlik Konseyi üyeleri dünya barışını değil kendi çıkarlarını düşünüyor. Kararlar da buna göre alınıyor. Koca dünya 5 ülkenin ağzına bakacak durumda değil.

Son olarak ABD Başkanı Biden’ın da ‘Güvenlik Konseyi’nde farklı görüşlere ihtiyaç var’ cümlesi önemli. Evet, görevi bırakıyor ama ABD Başkanı olarak değişimin şart olduğunu kayıtlara eklemiş oldu. Eğer BM bu yeni sürece ayak uyduramazsa o zaman dünya ülkeleri var olan durumun şartlarına uygun başka kuruluşlar için girişimlerini hızlandırabilir.”