Burdur’un Çavdır ilçesinde yapılacak olan İmam Hüseyin Cemevi’nin temeli düzenlenen törenle atıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın video konferans aracılığıyla bağlandığı programda, Cemevleri Temel Atma ve Toplu Açılış Töreni İstanbul’da ve diğer illerde eş zamanlı olarak gerçekleşti.
Çavdır İlçesindeki düzenlenen program, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayarak, protokol konuşmaları ile devam etti.
İllere canlı yayınla bağlanılarak Cemevleri temel atma ve Cemevleri açılışları gerçekleşti. Ali Doğan Şahkulu Dergâhı Görevli Dedesi Gülbang’ın duası sonrası Tasavvuf, İrfan ve Meydan Meşkleri Topluluğu sahne aldı ve deyişler söylendi.
Programın son bölümünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hitapları sonrası protokol üyeleri tarafından Çavdır İmam Hüseyin Cemevi’nin temeli atıldı.
Törende Vali Arslantaş, Çavdır Kaymakamı Mustafa Gövercin, Çavdır Belediye Başkanı Süleyman Kayacan, Gözcü Baba Muharrem Onur, Cemevi Babası İsmail Kolağası ve Cemevi Dernek Başkanı İrfan Demirel tarafından konuşma yapıldı. Yapılan konuşmalarda temeli atılan İmam Hüseyin Cemevi’nin Burdur’a hayırlı olması temennisinde bulunuldu.
““Aşk-ı mecazla yanıp közde bir insan olmaya, Enbiyanın, evliyanın gittiği izde bir insan olmaya” gayret gösteren bir geleneğin fertlerinden kimseye ziyan gelmez”
Vali Arslantaş törende yaptığı konuşmada şunları söyledi;
“Nerede bir türkü söyleyen varsa gidin yanına oturun. Kötü insanların türküleri yoktur” demişti rahmetli Neşet Ertaş. İhtimâl bu vecizeden ilhamla söylenen: “Çay veren insan kötü olur mu hiç?” sözünü okuduğumda, insanın özünde var olan o saf iyiliğin sıcaklığıyla içim ısınmış, zımnî beyanla istisnasız cümle beşerin hilkatten iyi olduğu genellemesinden, ruhen müthiş bir lezzet almıştım. Cem evimizin temel atma merasiminde hazır bulunduğumuz şu dakikada, bu iki sözü cem eyleyerek “Saz çalıp, deyiş söyleyen insandan fenalık gelir mi hiç?” demek geliyor içimden. Dört kapı, kırk makamdan süzülerek insan-ı kâmil olmayı arzulayan canlardan, Nimri Dede’nin ifadesiyle: “Aşk-ı mecazla yanıp közde bir insan olmaya, Enbiyanın, evliyanın gittiği izde bir insan olmaya” gayret gösteren bir geleneğin fertlerinden kimseye ziyan gelmez. Hiçbir insan doğduğu coğrafyayı, yaşadığı ülkeyi, içerisinde yetiştiği aileyi seçme salahiyetine sahip değildir. Tüm bu amiller üstün bir erkin iradesiyle taksim ve takdir olunur. Bu takdirin kaçınılmaz neticesi olarak sosyal çevremizin kültürlenme sürecine girer, dünyayı çevremizde tanıyıp sevdiğimiz insanlar gibi algılamaya, olaylara bizler için doğuştan biçilen kaftanın güvenli yakası içinden bakmaya başlarız. Nereye gidersek gidelim, hangi eğitimi alırsak alalım, kim olursak olalım o kaftanın ılıklığını daima içimizde hissederiz. Nitekim Hucurât suresi 13. ayette “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık.” denilmekte ve bu ilahi nizamın maksadı, insanların birbirleriyle kaynaşmasını kolaylaştırmak olarak açıklanmaktadır.
“Birbirimize karşı muhabbet beslemek her birimizin boynuna borçtur”
Atalarımız keyfiyetin kemiyetten önce geldiği sırrına erişmişlerdi. Irkı ve inancı ne olursa olsun, yetenekli olanın marifetine iltifat etmişler, mensup olunan soyun değil şahsiyetin ve liyakatin esas alındığı bir devlet sistemi kurmuşlardı. Nitelikli bireyler eliyle milim milim işlenen bu gergef, kusursuzluğuyla cümle cihanı kendine hayran bırakmıştı. Osmanlının en elit birliği olan Yeniçerilerin, Bektaşilik kurallarına göre yetiştirilmesi, bu sebeple yeniçerilere Hacı Bektaş Veli çocukları denilmesi, sefere gidilirken Bektaşi dedeleri ve babalarının orduya eşlik etmesi inanca saygı ve mutlak başarı arasındaki pozitif korelasyonun numunelerinden biriydi. Atalarımız farklılıkları zenginlik kabul etmeyi bilmişler, birlikten doğan kuvveti doğru yöneterek cihana nizam vermişlerdi. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş şartları hepimizin malumudur. Bu varoluş savaşında, etnik kökeni, dini, inancı, geleneği, göreneği ve yaşam biçimi birbirinden farklı pek çok unsur bir araya gelerek omuz omuza çarpışmıştır. Vatan içre hemen her hizbin geçmişinde, vatan uğruna can veren şehidi, kan akıtan gazisi vardır. Bizlere düşen, atalarımızın ölüme meydan okuyarak kazandığı bu topraklara, aynı kardeşlik ruhuyla sahip çıkmaktır. Art niyetleriyle birliğimize, dirliğimize halel getirmeye uğraşanlara inat; barış, huzur, refah ve güven içinde yaşamaktır. Birbirimize karşı muhabbet beslemek her birimizin boynuna borçtur.
“Bizler her yurttaşımıza hizmetle mükellef olduğumuzun bilincini taşıyoruz”
Sevgili kardeşlerim. Mimar Sinan bütün eserlerinde Horasan Harcı adını verilen bir karışım kullanmıştır. Bu harcın içine pişmiş kil, su, kireç ve yerine göre saman katılarak kavi mukavemetli yapılar inşa etmiştir. Farklılıklarımız tıpkı horasan harcı gibi bizi muhkem kılmaktadır. Tevafuka bakın ki Aleviliğin membaı da Horasan’dır. Biz farklılıklarımızla daha kudretli bir bütünüz. Bir türkümüzde denildiği gibi: “Derdimiz aynı, dermanımız birdir, bir kovanın arısıyız, balımız birdir.” Bu ülkenin her bir ferdi, kültürünü ve inancını özgürce yaşayarak geleceğe umutla bakabilmelidir. Hak ettiği eğitimi alabilmeli, işine gücüne koşabilmeli, güzel yuvalar kurabilmelidir. Bizler her yurttaşımıza hizmetle mükellef olduğumuzun bilincini taşıyoruz. Prensip olarak, vatanın her bir evladına bu ülkenin nimetlerini kayıtsız şartsız sunmaya çalışıyoruz. Umuyorum ki temelini atmak için toplandığımız Çavdır Kültür Evimiz, nice semahlara, muhabbet, öğreti, yoldaşlık, görgü, dardan indirme, lokma gibi nice cemlere çatı olacak, Alevi kardeşlerimizin gönül dünyalarını zenginleşecektir. Sözlerimi devlet ricali sıfatını bir kenara bırakarak bir türkü aşığı olarak bitirmek istiyorum. İnsan Erkan Oğur ve İsmail Hakkı Demircioğlu’nun sesinden Pir Sultan Abdal türküleri dinlemeden bu dünyadan göçüp gitmemeli. Derdim Çoktur Hangisine Yanayım, Şu Yalan Dünya Geldim Giderim, Kul Olayım Kalem Tutan Ellere, Ağlama Gözlerim Mevla Kerimdir, Ey Benim Divane Gönlüm, Güzelin Zülfü Destedir Deste bu minvalde ilk aklıma gelen türküler. Son türkünün son dörtlüğü de son sözlerim olsun “Pir sultan abdalım dağlar ben olsam, üstü mor sümbüllü bağlar ben olsam, Âlem çiçek olsa arı ben olsam, Dost dilinden tatlı bal bulamadım”. Aşkınız cemal olsun, sağlıcakla kalın.”
Programa başta Vali Ali Arslantaş olmak üzere Milletvekili Bayram Özçelik, Milletvekili Yasin Uğur, Vali Yardımcısı Ahmet Mailoğlu, Vali Yardımcısı V. Bahri Gökalp, Çavdır Kaymakamı Mustafa Gövercin, İl Jandarma Komutanı J. Alb. Mustafa Güder, İl Emniyet Müdürü Ümit Bitirik, İl Genel Meclisi Başkanı Murat Akbıyık, Çavdır Belediye Başkanı Süleyman Kayacan, kurum müdürleri, siyasi parti başkanları, sivil toplum kuruluşu temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.